Gönderi

Ben denizin kumları üzerinde durdum Bir heykel tadında olan ve bunu geçen Bir şekilde denizin kumları üzerinde durdum Durdum ki, şehrin son kalıntısı onu unutmak olsa gerek Diyordum. Ve bütün ayrıntılarından sıyrılmış bir düzlüğün Ayrı bir nesne gibi, daha sonra da Hiç görmediğim bir yaratık gibi üstüme gelmeye başladığı Bir şey olsa gerek Ben bunu duyuyordum. Yalnız duymak mı? korktum ve her yerlerinde yalnız oldum Oldum ki, düzlük dediğim o korkunç varlık Bitmez tükenmez bir kaynaktan çoğalarak Üstüme aktıkça benim Ben kendimi koruyordum Sanki bir çaresizlikten ödünç aldığım kendimi Mesela ellerimi bir heykeli bozmayacak şekilde boşluğa uzataraktan Bir anlam vermek istiyor gibiydim düzlüğe Ve birtakım görüntüleri üstüste yığaraktan Bir anlam Sonra alanlarda, ana caddelerde unutulmuş Yırtıcı bir hayvan gibi işte ben Yapılması akla gelmedik Daha bir sürü şeyleri de hep yapıyordum ki Pek denenmemiş bir boğuşma şekli oluyordu bu da Sonra ben yoruluyordum. Yalnız yorulmak mı? giderek geri çekiliyordum biraz Pençesi asfaltlarda gezen, tüyleri camları ikileştiren Aşılır bir yer sanan o beton duvarları Mermerleri ve soğuk potrelleri tırmalayan Ben Geri çekiliyordum biraz Güçlenip saidırmak için düzlüğe yeniden Ama hiç bilmiyordum ki, neresinden vurulurdu bu düzlük Neresinden bozulur Bilmiyordum ki Bildiğim bir şey varsa, bana pek bir zararı dokunuyordu diyemem düzlüğün Diyemem, çünkü bir yerlerim hiç mi hiç acımıyordu ki Ne bir baş dönmesi, ne de bir göz kararması Duymuyordum ki Olsa olsa benim kendime bir şeyler yapmam için zorluyordu beni Düzlük Ve gerçekten yaptırıyordu da Mesela giderek yenilmem gerekiyordu ki kendime, yenildim Uzanmam gerekiyordu ki yere, uzandım sonunda iyice Uzandım içimdeki o beyaz düzlüğün taşırdığı Bembeyaz taneciklerin üstüne Artık çağanozlar bir su gibi beni yalayarak Geçiyorlardı tek sesli yaradılışımdan Ve memeli balıklar ağır ağır doğuruyorlardı içimde Ben ve kumlar bir pesüs gibi ağırdan yanıyorduk Biz öyle yanıyorduk ki, dünya ise bu alevden Bir bağışlanmamış dünyaydı Artakalan dünyaydı eski bir Tevrat plağından* Gittikçe bizim olmayan bir Dünyaydı Ve düzlük bir peygamber ölüsü karşısında Bitmeyen bir düzlüktü ki ... işte ben Gene de tam kendisi oldum diyemem düzlüğün Diyemem Çünkü bazı olaylar bunu doğruluyor Ve bazı düşünceler. Şöyle ki: Martılardan bir tanesi yalnız yaşıyormuşçasına boşlukta Dünyanın en heyecanlı çizgilerini çizdi Ve bulutlar doldurdu bu kıvrımları yavaştan Ve benim yarattığım tanrılar ki, geldiler Bir inip bir çıktılar, çocuklar gibi Çığlık çığlığa Bu metalsi görünümler arasından Sonra ben belki de gözlerimi yumdum Her yerlerimle yalnız oldum ki, düzlük Etimi ve benim bütün boyutlarımı yemeye başladı Ve hayallerimi Yemeye Demek oluyor ki bir süre kalsam böyle -Ne kadar mı, bunun pek önemi olduğunu sanmıyorum Kimseler tanımayacak beni. Deniz hayvanlarının Kurumuş iskeletlerine döneceğim Korktum Yani hiçbir şey değilim de ben, sadece bir konuyum Öyle mi Doğruldum işte yeniden Bir insan tadında olan ve Bunu geçen ben Denizin kumları üzerinde durdum. Ben denizin kumları üzerinde durdum Ben, diyorum, demek oluyor ki bir anlamım var benim de Değişen bir şey olarak ve değiştiren Bir anlamım var Peki öyleyse neden hep başkaları tanımladı beni şimdiye kadar Neden Gerçi sessiz ve ünü olmayan bir yaratıktım, biliyorum Ve onlar güçlüydüler, biliyorum Ne zaman biraz öfkelenmeye kalksam, bu bile Onların istediği bir öfke oluyordu ki Sonra ben susuyordum Ama bir suçluluk da duyuyordum ki, bu da bir başkaca düşmanımdı benim Ben neydim.
··
16 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.