Türk klasikleri içerisinde psikolojik analizleri detaylı işlemesi bakımından önemli bir yer edinen Dokuzuncu Hariciye Koğuşu otobiyografik roman özelliği göstermektedir. Nitekim Peyami Safa da çocuk yaşta kemik hastalığına yakalanmış hastanede yaşadıklarını notlar halinde biriktirmiştir.
Hastane kokusunu, pansumanları, bir uzvu yitirme fikrinin yarattığı çatışmayı, bu kadar hissederek yaşamamızda yazarımızın yaşadığı gerçekliğin yansımaları büyük ölçüde etkili olmuştur. Kahramanımız on beş yaşında ve isimsizdir. Bir taraftan bacağındaki hastalıkla yıllardır uğraşması ve bu hastalığın kendisini çocuk yaşta olgunlaştırma sürecine,diğer taraftan isimsiz kahramanımızın Nüzhet' e duydugu hayal kırıklığıyla sonuçlanan aşkına şahit oluyoruz.
Bacağındaki rahatsızlıktan dolayı çevresindeki ağaçlara bile özenen kahramanımızla hasta psikolojisini birebir yaşarken buluyoruz kendimizi. Bunların yanında klasik Payami Safa tarzı olan Doğu-Batı çatışmasına da yer verilmiş. Kitabın etkisi uzun süre devam edecek gibi...Teşekkürler Peyami Safa.