Gönderi

Yavuz, örnek bir padişahtı. Hedefine ulaşmak için gecesini gündüzüne katıyor, geceleri başında takke, gözünde gözlükle okuyarak sabahlıyor, gündüzleri “iki padişaha az” gördüğü dünyanın her köşesine "I'la-yı kelimetullah"sancağını dikmek için plânlar yapıyordu. Bir gün tüm maksadını Farisî iki mısraya sığdırdı: “Bu seferlerimiz, bu sıkıntılarımız ve bu perişanlığımız, hep gönülleri birleştirmek-İslâm birliğini sağlamak- içindir. Yerini ve mevkiini yine bir şiirinde şöyle özetledi: El-mülkü lillâhi, men yazfer bineyli münan, Yüreddid kahren ve yehuu nefsehu'd-dereka. Levkane li ev li gayri kad ü emmületin, Fevkad türabi le kane'l-emrü müştereka. Yani: “Mülk, Allah’ındır. Kim (Allah'ın yardımı olmadan) istediğini elde etmede kendi çabasıyla zafere ulaştığını söylerse, Allah onu kahreder ve aşağı derecelere indirir.” Söyleyecek ne kaldı? Osmanlıların bu mefkûreye bağlı kaldıkları ölçüde yüceldiklerini hatırlamaktan başka...
Sayfa 144Kitabı okudu
·
59 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.