Yakın zamanda bu kitaptan uyarlanan dizinin “efsane dizi” şeklindeki övgüleriyle karşılaşınca birkaç parçasını YouTube‘dan izledim. İki dakika içinde ruhumu bu kadar sıkan başka bir dizi daha hatırlamıyorum. İkinci bölüme bakayım dedim, toplam iki buçuk sa. -sektör çalışanlarına bir destek selamı çakıyorum- yok böyle bir fenalık.
Bu kitap da diğerleri gibi dizilerle popülerlik kazandı. Bu popülariteyle birlikte yaş aralığı farketmeksizin her kitlenin sevgili, bir tanecik, yol gösteren (ne alakaysa) muhteşem kitabı oldu. Dizide geçen; gizli evdeki gizli odanın cinsel fantezi bölümü, genç kızlıktan itibaren bekareti korumak adına yapılan işkenceler (bunu yazarken bile sinirim bozuluyor!), iç çamaşırı yıkama sahneleri, psikolojik ve fiziksel şiddet, hatta aç susuz bırakılmak vs. Tüm bu sahneleri görünce bu kitabın bir yıldır insanların elinden düşmediğini hatırladım. Okumayı gerçekten düşünmüyordum. Dizi sonrasında bu olayların tümü anlatılmış mı, insanlar, hatta küçücük çocuklar bunu yıllardır okumuş mu diyerek okumaya başladım. Ha şu gereksizliği savunan oluyor mutlaka; “bu kitaplar/diziler sayesinde farkındalık artıyor, insanlar gerçekleri görüyor...” Gerçekleri görmek, bu acı konular üzerinde farkındalık uyandırmak için Gülseren hanımcığımıza inanın hiç gerek yok. Ben bir yıldır tv8’deki dizinin o geri zekalı Zeynep karekterinin bu ülkeye kattığı bir şeyi göremedim çünkü. Ayrıca ülkemiz bu konularda o kadar çok gelişti ki, bir gün içinde onlarca kadın, onlarca çocuk bunları yaşıyor ve biz her türlü şahit oluyoruz zaten. Bir şey yapılacaksa halâ tehlike altında yaşayan insanları kurtarmakla yapılabilir bu. Ama kıçımızı devirip romantizm katılan uyarlamaları izlemek daha kolay tabi. Her neyse. Kitabı okudum, evet gerçekten iç sıkıcı, ya kardeşim yeter denilecek cinsten yerler yok değil. Ensest, tecavüz, psikolojik şiddet, sevgi açlığı, aldatma, aldatılma, kumalık, yasak aşk... Hepsi aynı ailede yaşanıyor, Nalan’ın hikayesinde.
Doğduğun Ev Kaderindir dizisinin Zeynep ve Mehdi’si de bu kitapta. Bir yıldır devam eden dizi bu kitaptan alınıyor ya hani, iki sayfa kadar konusu geçiyor. Üç bile değil. Tutup da şimdi şöyle böyle yorum yapamayacağım, yapılacak yanı yok çünkü. Sevgili doktor hanımımızın ise hiçbir çözüm önerisini, yol gösterici konuşmasını da okuyamıyoruz, çünkü o da yok.(Sanırım gizlilik yeminini bu konuda etmiş)
Birkaç cümlesini beğendim, onları da alıntıladım zaten.
Genel anlamda yavan, kesik kesik, -şayet gerçek ise bu olaylar- sadece hastaların konuşmaları paylaşılan, İstanbullu Gelin ve Kırmızı Oda’dan Süreyya, Esma ve ailesinin isimlerini unutturmamak için ara ara hatırlattığı, bu da dizi olur kesin diye düşünülüp yazılan Tuna’nın yaptığı Türk Kahvesinin sponsorluğunda bir psikiyatrisin anı defteri. Okumasanız da bir şey kaybetmezsiniz. Ben hiçbir şey kazanmadım.
-Yazmadan duramayacağım. Dizi de Nalan’ın annesi babası var ya, onlar anne baba değil aslında.-
İyi günler.