Gönderi

Hâmid’in bodrum katına yerleştirildiği Maçka Palas, Mütareke yıllarını sonlarına doğru, İtalyan asıllı Vincenzo Caivona tarafından yaptırılan, ‘palazzo’ olarak tasarlanmış bir apartmandır. Önceleri bodrum katında bir dairede, 1918 yılında kaybettiği oğlu Abdülhak Hüseyin’nin İngiliz eşi ve iki torunuyla birlikte yaşayan Hâmid, Lüsyen Hanım’la 1927 yılında ikinci defa evlendikten sonra aynı apartmanın 4. numaralı dairesine geçti ve ölünceye kadar yaşadığı bu daireyi tanınmış şair ve yazarların yanı sıra, Osmanlı bakiyesi devlet adamlarının, eski sefirlerin vb. devam ettiği bir buluşma yeri haline getirdi. Hâmid, Midhat Cemal’in davetine, herhalde çok bunaldığı Maçka Palas’taki karanlık bodrum dairesinden kalkıp gelmişti. O günlerde bir kısmı daha önce İkdam gazetesinde yayımlanan Hatırat’ın yeni bölümleri Vakit’de tefrika ediliyordu ve hiç şüphesiz Lüsyen Hanımla sıra dışı ilişkisi İstanbul kahvelerinden Çankaya’daki sofraya kadar her yerde konuşuluyordu. Âkif gibi bir ahlâk adamının böyle bir ilişkiyi hoş karşılaması düşünülebilir mi? Bütün dostları, onun sevmediği adamlarla bir araya gelmeye tahammül edemeyeceğini kaydetmişti. Midhat Cemal’in evindeki davette, Âsım’dan, karısının üstüne evlenmeye kalkışan torun tosun sahibi pinpon paşanın cemiyetteki bozulmanın ve kokuşmanın tipik bir örneği olarak tasvir edildiği bölümleri okudu mu, bilmiyoruz. Eğer okunduysa yüzünde beliren ifadeye görmek istemez miydiniz? Aslına bakılırsa, sadece Âkif için değil bütünüyle o günkü cemiyet için Şair-i Âzam’ın karısını, âşığıyla bizzat evlendirmesi ve Pera Palas’ta, gerdek gecelerini geçirdikleri odanın hemen bitişiğinde kalması kabul ve hazmedilebilir bir davranış değildi. Öyle anlaşılıyor ki, Âkif, şair olarak çok yükseklerde gördüğü ve ilk şiirlerine bakılırsa, bir zamanlar derinden etkilendiği Hâmid’in sıra dışılığını en azından onunla ilişkisini koparmayacak kadar hoş görüyordu...
·
25 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.