(Zweig, Stefan, Bir Kadının Yaşamından Yirmi Dört Saat, Almanca aslından çeviren: Mahmure Kahraman, İş Bankası Kültür Yayınları, 16. basım, Kasım 2019, İstanbul, s. 71.) Üstat Zweig'tan bugün Bir Kadının Yaşamından Yirmi Dört Saat adlı harika bir novella daha okudum. Artık bağımlılık yaptı bu tür. Zweig'ın külliyatı bitince ne yapacağım diye düşündüm, bu türde eser veren diğer yazarları araştırmaya başladım. Jack London ve Jules Verne'in uzun öykülerini biraz da bu vesileyle okudum. Taptatlı bir novella listesi yapayım mı, ne dersiniz? Zweig dışındaki başka birkaç yazardan da güzel novellalar keşfedeyim... Sonrasında liste yapayım... Söz! Zweig bu eserinde, diğer novellalarının çoğunda da yaptığı gibi, insanın bütün hayatını etkileyebilecek olaylara ve anlara dikkat kesiliyor. Yaşamak için bir anlam, bir tutamak arıyor sanki yazar. Bunu birkaç eserinde aşk olarak tespit ediyor: Aşkın her zaman sağaltıcı olmasa da sarsıcı ve derin olduğu su götürmez gücüne vurgu yapıyor. Bazen de tutkuları, gururu, yaşamın tekdüzeliğini, ölümü / intiharı öne çıkarıyor. -Spoiler!- Bu yapıtta, anlatıcının tanıştığında 67 yaşında olan bir kadının 42 yaşında iken başından geçen bir olay hikâye ediliyor. 40 yaşında kocasını kaybettikten sonra yas sürecine giren kadın iki yıl geçmeden 24 yaşında bir gençle tanışır. Yirmi dört saat süren bu tanışıklık kadının her şeyini uğruna feda edebileceği bir aşka ve beraberliğe dönüşebilecekmiş gibi görünür. Fakat bu görünüş melankolik kadın kahramanımız için söz konusudur yalnızca, karşı taraf iflah olmaz bir kumar bağımlısıdır çünkü. -Spoiler!- Yazar, kadınlardan iyi anladığını bu novellasında da bir güzel gösteriyor. Zweig sadece bu özelliği sebebiyle bile okunabilir. Onun insan ruhunu anlama çabası takdire şayan.

Bir Kadının Yaşamından Yirmi Dört SaatStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2020128,5bin okunma

·

50 görüntüleme

Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.

Gönderi

presizpost