Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

80 syf.
10/10 puan verdi
·
2 saatte okudu
Bu akşam okul çıkışı, hafiften yağmur, soğuk, yapayalnız Kartal'daydım. Normalde arkadaşlarım olurdu ve kahkahayla geçen bir akşam yaşanırdı, klasik bir cuma...ama yalnızdım, her zaman gittiğimiz yerden başka bir cafeye gidip sıkılarak oturdum. Eve dönene dek içim ağırlaşmıştı iyice, hem biraz yürüdüm, çamur, toprak, her yer karanlık, yanda hâlâ devam eden yeni inşaatlar, ve her yer araba dolu, lambasız sokak, arada ağaçlardan yapraklardan gelen yağmur sesi. ev de aynıydı: boğucu bir hava, kırk beş senelik eşyalar, koltuklar, boyanma zamanı gelmiş soluk mavi renkli duvarlar... Dodi aynı yerinde yatıyor, hasta; annem soğuktan korunmak için sarmalanmış, ev aynı loş ışıkla aydınlanıyor...hemen odama geçtim. uzandım yatağa. biraz uyumuşum. kütüphanem artık daha boş. evet, gönderdim bazı kitaplarımı, evet bazılarını arkadaşlarıma verdim, bir çoğunu okuluma taşıdım. Raflar daha boş şimdi. Senelerce yüz yüze baktığım kitapların bir çoğu artık yeni yuvalarında...Gidecek olan diğer kitaplarım hâlâ bekliyorlar... elim yine, arada sırada olduğu gibi, arka sıralarda dolaştı...acaba var mı? elim uzansın da bulayım bir tane daha, ve hemen okuyayım, çünkü ihtiyacım var, uzanmak istiyorum, belki okumaya çalışırken dalıvereceğim bir daha uykuya. sonra buluyorum onu: senelerce nice kitabın arasında, nice kereler yeri değiştirilerek, bazen acaba okusam mı diye elimde sıkılgan, mazlum bekleyen Diz boyu papatyalar, bu cuma akşamıma sızıverdi; yatağıma uzanıp sayfalarını çevirmeye başlayınca, beklediğimden daha iyisiydi okuduğum, çünkü sağa sola dönüp, arada dayanamayıp kendimi bıraktığımda kapanınca gözlerim, birden hatırlayıp açılıyor göz kapaklarım ve okuyorum: edebiyat insanı gerçekten iyileştiriyor. Başkasının acısını hikâye hikâye okudukça, ve bu insanların her biri nerdeyse elli yıllık bu incelikli, acılı kitabın yapraklarından hafızama aktıkça iyileştiğimi hissettim. Okurken aklım bahçedeydi: adlarını Çehov'un hikâyelerinden koyduğum bahçedeki yavru kedilerin bir çoğu yok şimdi, Gusev öldü, Varka öldü, İvan görünmüyor ortalıkta, ölülerini bulamadım ve senelerdir olduğu gibi, sır oldular, ve böyle hâyâl etmesi daha iyi geliyor şimdi, çünkü nicesini ellerimle gömdüm bahçemize, hayat edebiyat kadar güzel değil her zaman, bu yüzden içim sıkılsa ve üzülsem de artık kabul ediyorum, yok olacağız hepimiz, tomris uyar'ın kitabın son hikâyesinde insanın ruhunu titretircesine anlattığı gibi, sıcacık kalacak ölümüz bir an için, ve soğuyacak yavru kediler gibi, sonra sır olup gideceğiz. Kitabı okurken en çok hissettiğim şey her karakterin yanına oturup ya da yorgunluktan uzanıp yanlarına, onlarla beraber kalmak isteğiydi, herkes korkunç çaresiz, acı dolu göründü bana...ve sene daha 1973. Peki ya bugün? Her yerden daha büyük zulümler kötülükler, insanlıktan çıkmışların vahşetleri gelirken, edebiyata sığınarak, korunabilir miyiz? Bunu yapabilir miyim? Yavru kedilerimi köpekler sırf öldürmek adına ve aldıkları zevkten, öldürürken, aynen insanlar gibi, ne kadar sebepleri olsa da sosyal, psikolojik, herkes bir yandan da türüne özgü davranıyor sanki, köpeklerin kedileri öylesine öldürmesi gibi. Böyleyken edebiyata sığınıp mutlu olabilir miyim? Bir gazete sayfasına bakıp DİZBOYU PAPATYALAR yazısını görünce kitaptaki o karakter gibi, içimdeki sıkıntıyı atabilir miyim? Emekli albay Halit Akçam'ın yaptığı gibi, beyni dağılmış bir insanın yanına eğilip "sana ne be kardeşim? " diyebilir miyim? Kaçabilmek için bu zihni kamaştıran dilin güzelliğine sığınıp, hikâyeden hikâyeye koşabilir miyim? Bu akşamımı dolduran bu hikâyelerin her birisinden aklımda kalanlar: paslar, puslar; acıyan, acılı karakterler ve gerçekten yaşasalar hepsi çoktan ölmüş olacak ama bir küçük hikâye kitabının içine sıkışıp kalmış, orada tekrar tekrar yaşayan karakterlere "herşey çok daha kötü" deme isteği...yazar mekânları ve ruh durumlarını öylesine güzel anlatıyor ki bazı yerlerde alâkası yokken bile gözlerim yaşardı, sanki çok güzel yıllanmış bir kitap gibiydi, sanki senelerce kütüphanemde okunacağı günü beklerken de güzelleşmişti ve acıtırken bile güzelliği keyif veriyordu. Açıkçası tekrar tekrar okunacak güzellikte bir eserdi okuduğum. Okuduktan sonra, yani buraya döndüğümde, yani loş ışıklı odamda, yatağımda kendime geldiğimde, elbette değişen birşey yoktu..ama yine de iyi geldiğini hissediyorum bana. Biz yalnızlar, ömrümüz geçiyor, daha ne kadar hikâye kitaplarına sığınacağız? edebiyatla başbaşayız.
Dizboyu Papatyalar
Dizboyu PapatyalarTomris Uyar · Yapı Kredi Yayınları · 20222,094 okunma
··
1.387 görüntüleme
Furkan okurunun profil resmi
Büyük bir keyifle okudum inceleme yazınızı.Cümleleriniz şelale gibi aktı. Samimi,yürekten duygularla harmanlanmış,ifade gücü yüksek bir inceleme olduğu aşikar. Ruhunuza,hislerinize,kaleminize,emeğinize sağlık!
Cem okurunun profil resmi
Teşekkür ederim..bazen evet böyle oluyor. Bazen dediğiniz gibi yazabiliyor insan. Yazdığım akşamı da hatırlıyorum..tekrar teşekkürler
Bu yorum görüntülenemiyor
Metin T. okurunun profil resmi
Yorumun iyisi, muhatabına kitap okutur, dense yeridir. Kitaba ismini veren öyküyü hayal meyal hatırlıyorum. O zaman öykü diye bir kelime varmış elbette, ama biz bilmezdik. Hikaye derdik. 1976 ya da 77 yıllarıydı. Ben arkadaşıma Steinbeck'in "Yukarı Mahalle"sini, o da bana Tomris Uyar'ın "Dizboyu Papatyalar"ını hediye etmişti. Hayal kırıklığına uğramadım desem yalan olur. Çünkü tanımıyordum Tomris Uyar'ı. Okudum, bir roman tadı bulamadığım, öykülerin güzelliğinden bihaber olduğum için henüz, eh işte, dedim, arkadaşıma. Aklımda tek kalan, kırışmış ambalaj kağıdı ya da kesekağıttan görülen yazı üstüne bir şeyler olduğuydu (spoiler vermeyeyim) Hayal meyal işte. Bir hurdacıdan, kim atmışsa artık, bir yığın Milliyet Sanat vs. dergi buldum. Meğer ne çok boy göstermiş bu dergilerde Tomris Uyar. Öykülerinden çok, aşklarıyla, aşkları üstüne yapılan dedikodularıyla. Oldukça güzel bir kadındı. Önce Ülkü Tamer'le evliymiş, sonra Cemal Süreyya, Turgut Uyar, Edip Cansever girmiş hayatına. Dikkat edin, hepsi de şair. En güzel şiirlerinin vesilesi Tomris hanım olmuş. Hatta, derler ki, daha kimler vardı kimbilir, ona abayı yakmış. Aşkından şiirler üretmiş. Ta o dedikodulu günlerden, o günlerin içindeki şairlerden kalmış aklımda. Hani şu meşhur şiir var ya, "Bir adın Kalmalı Geriye" nasıl kalmışsa aklımda, sanki Tomris Uyar'a yazılmış gibi kalmış.Askerdeyken iddialaştım, kaybettim elbet. Şiirin sahibi Ahmet Hamdi çıktı. İntenet yoktu o zaman. Değerli Rogojin, böyle sarsıcı oldu yorumunuzu okumak benim için. Neler, nereler, kimler geldi aklıma bir bilseniz. Bazısının yanılgı olması da muhtemeldir. Kaleminize sağlık
Cem okurunun profil resmi
Edip Cansever mi???? İnanamıyorum...çünkü benim de hayatıma girdi Edip Cansever... bi daha da çıkmadı:)) çok güzeldi yorumunuzu okumak. Teşekkür ederim
Miss Felony okurunun profil resmi
vay canına! Tasvirler ve anlatım mükemmel; özellikle girişteki mini hikaye beni çok etkiledi, emin olun bir inceleme en fazla bu kadar başarılı olabilirdi... Başarılarınızın devamını diliyorum, ellerinize sağlık 😊🍀
Cem okurunun profil resmi
Teşekkür ederim..seneler öncesinin bir yazısıydı..ben de severim bu yazıyı
1 sonraki yanıtı göster
Bu yorum görüntülenemiyor
Bu yorum görüntülenemiyor
Cem okurunun profil resmi
Hakan hocam bu tür yazıları özledin diye mi paylaştın:) keşke yazabilsem
Nazan gercek okurunun profil resmi
Kaleminize sağlık Rogojin bey o kadar güzel anlatmissiniz ki sizi severek takip ediyorum. Burda çok bilgili ve değerli insanlar var iyiki buradayım.
EMRE YAMAN okurunun profil resmi
Bana bir şey söylemek düşmez helal olsun der geçerim.
Cem okurunun profil resmi
çok incesin emre..teşekkür ederim
12 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.