Gönderi

Gazzâli(ra), uzlet ve tefekkür ile meşgul olmadığı vakitlerde aynı yamalı elbise ve tanınmazlık içerisinde câmilere, sûfilerin der­gâhlarına ve hatta medreselere gidip gelirdi. Şâm'a geldiğinde önce bir tekkede dervişlere hizmet etmekle meşgul oldu. Orada hiç yüzünü ekşitmeden dergâhın helasını temizliyor, tıpkı bir ba­kıcı gibi dervişlere hizmet ediyordu. Dervişlere yaptığı bu hiz­met, fakihlik gururunu kırdığından kendisi için terbiye vesilesi idi. Horasan'ın büyük sûfîsi Ebû Said Ebu'l-Hayr'ın(ra) da gençlik dö­nemindeki riyâzetleri sırasında câmileri süpürdüğünü ve dergâh­ları temizlediğini hatırlıyordu.¹ Üstelik Gazzâlî, avamın giyinişiy­le aynı görünmekten ve dizginlenemez fakihâne gururunu tah­kir etmekten dolayı kendisini huzurlu hissediyordu. Bir gün bir medreseye gitti. Müderris, ders esnasında onun kitap ve sözle­rini naklediyor ve bu konuda şöyle diyor, böyle diyor diye anla­tıyordu. Bin bir türlü çaba ile kendisini medrese ehlinin gurur ve kibir ortamından zorla kurtarmış olan Gazzâli, yeniden vesvese­ye düşme korkusu ile hemen medreseyi terk etti.
Sayfa 152 - ağaç kitabevi / kurtuluş ve kaçış serüveni / ¹Esrâru't-Tevhid, 22 ve 35Kitabı okudu
·
3 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.