Gönderi

Okul sınıfları erkek ya da kadın öğretmenleri tarafından müzede dolaştırılır, bu, öğrenciler üzerinde yıkıcı bir etki yapar, çünkü öğretmenler Sanat Tarihi Müzesi'ne yapılan bu ziyaretlerde öğrencilerdeki resme ve onun yaratıcılarına karşı duyulan her duyarlılığı akıl hocalığı kısıtlılıklarıyla boğarlar. Genellikle ahmak oldukları için kendilerine teslim edilen öğrencilerdeki resim sanatı duygusunu öldürmekle kalmazlar, onların başında bulundukları müze ziyareti, günahsız kurbanları diyebileceğimiz kişiler için budalalıkları ve bu yüzden yaptıkları budala gevezelikler nedeniyle çoğunlukla her öğrencinin en son müze ziyaretine dönüşür. Öğretmenleriyle bir kez Sanat Tarihi Müzesi'ne gitmiş olan bu öğrenciler tüm yaşamları boyunca bir daha oraya gitmezler. Bu genç insanların hepsinin ilk ziyareti, aynı zamanda son ziyaretidir. Bu ziyaretlerde öğretmenler kendilerine teslim edilmiş öğrencilerin sanata duydukları ilgiyi tümden yok ederler, bu bir gerçektir. Öğretmenler öğrencileri bozar, doğru olan bu, bu yüzyıllardır süregelen bir gerçek ve Avusturyalı öğretmenler de daha başından beri öğrencilerdeki sanat zevkini mahvederler; tüm genç insanlar aslında başlangıçta her şeye açıktır, böylece sanata karşı da, ama öğretmenler onların içinden sanatı fırlatıp atarlar; çok sayıda ahmak Avusturyalı öğretmen kafası bugün de öğrencilerinin sanata ve sanatsala duydukları özlemi dikkatsizce berbat eder, oysa genç insanların hepsi başlangıçta doğal bir biçimde hayranlık duyar ve coşkuludur. Öğretmenler tamamen küçük burjuvadır ve içgüdüsel olarak öğrencilerindeki sanat hayranlığına ve coşkusuna karşı, sanatı ve sanatla ilgili her şeyi kendilerine has bunaltıcı, budala acemiliklerine indirgeyerek bir davranış geliştirirler ve okullarda sanatı ve sanatla ilgili her şeyi de, öğrencileri mutlaka iten, iğrenç flüt çalma ve aynı biçimde iğrenç ve duygusuz koro şarkıları haline getirirler. Öğretmenler böylece daha başlangıçta öğrencilerine sanata açılan kapıları kilitlerler. Öğretmenler sanatın ne olduğunu bilmezler, böylece öğrencilerine de anlatamaz ve sanatın ne olduğunu öğretemezler ve onları sanata doğru değil de, sanatın dışına iterler o iğrenç, duygusal, şarkılı ve enstrümanla, öğrencileri usandırması gereken uygulamalı sanatlarıyla. Öğretmenlerinkinden daha ucuz bir sanat zevki yoktur. Öğretmenler daha ilkokulda öğrencilerin sanat zevkini mahvederler, öğrencilerden sanatı henüz başlangıçta söküp atarlar, onlara sanatı ve özellikle de müziği açıklayıp müziğin yaşam sevincine dönüşmesini sağlayacakları yerde. Zaten öğretmenler yalnızca sanatla ilgili olarak engelleyici ve yok edici değildirler, öğretmenler zaten her anlamda hep yaşam ve varoluş engelleyicileri olmuşlardır, genç insanlara yaşamı Öğretecek, onlara yaşamı açacak, yaşamı kendi doğalarının gerçekten de akıl almaz zenginliğine dönüştürecekleri yerde, onların içlerinde öldürürler yaşamlarını, onu içlerinde öldürmek için her şeyi yaparlar. Bizim öğretmenlerimizin çoğunluğu zavallı yaratıklardır, onların yaşamdaki görevleri, öyle görülüyor ki genç insanların yaşamlarını engellemek ve mutlaka bu yaşamı bunalıma dönüştürmektir. Öğretmenlik mesleğine de zaten aşağı orta sınıftan duygusal ve sapkın küçük kafalılar yapışıyor. Öğretmenler devletin yamaklarıdır ve Avusturya devletinin düşünsel ve ahlaksal açıdan bugün tamamen sakatlanmış olduğu, toplumsal açıdan tehlikeli karmaşa, bayağilik ve çürümüşlük dışında bir şey öğretmediği bir yerde, öğretmenler de doğal olarak düşünsel ve ahlaksal açıdan sakatlanmış ve bayağılaşmış ve çürümüş ve karmaşıklaşmıştır. Bu Katolik devletin sanat anlayışı yoktur ve bu yüzden de bu devletin öğretmenlerinin de yoktur ya da olamaz, iç karartıcı olan budur. Bu öğretmenler bu Katolik devletin ne olduğunu ve onlara öğretmeleri için verdiklerini öğretirler: dar kafaliliğı ve dehşeti, hainliği ve aşağiliklığı, çarpıklığı ve karmaşayı. Öğrencilerin bu öğretmenlerden Katolik devletin ve Katolik devlet gücünün yalancılığından başka öğrenecekleri bir şey yoktur.
25 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.