Gönderi

72 syf.
·
Puan vermedi
·
1 saatte okudu
kitapta, dürüstlüğüyle övünen ve yozlaştırılamaz olmasıyla da gurur duyan bir köy ve bu köyden intikam almak isteyen bir yabancının hikayesi oldukça mizahi bir dille anlatılıyor. bu ufak kasaba, dışarıdan gelen birini istemeden de olsa rencide etmiş ve bunun karşılığında da ahlak anlayışları ile sınanmak durumunda kalmıştır. halk, kendini her ne kadar “yozlaştırılamaz” olarak görüp bununla ün salmış olsa da intikam isteyen bu yabancının oyununa alet olup aslında iddia ettikleri kadar ahlaklı ve dürüst olmadıkları gerçeği ile yüzleşecektir. benim için kitabın özeti şu alıntı aslında: “sizi saf mahluklar, ateşle sınanmamış bir erdem kadar zayıf bir şey yoktur.” herhangi bir seçim yapmak zorunda olmadığımız durumlarda bilinçli olarak “iyi” olduğumuzu söyleyebilir miyiz? eğer olaylar halihazırda bizim lehimize gelişiyorsa, “iyi” olabilmek için çaba sarf etmemiz/tercih yapmamız gerekmediğinden kendimizi tanımamız mümkün müdür? kitabı okurken rousseau, hobbes ve locke’un the social contract theory üzerine yazdıklarına ve insanın “doğa durumu”nda iyi mi yoksa kötü mü olduğuna ilişkin yorumlarına göz atma ihtiyacı hissettim. başımıza dikilip bizi kontrol edecek bir mekanizma olmadığında da “iyi” olabilecek miyiz yoksa hadleyburg kasabası sakinleri gibi kendi gerçeğimizle mi yüzleşeceğiz? tanım: mark twain’in toplumun ikiyüzlü ahlak anlayışını yerden yere vurduğu ve insan doğasına ilişkin eleştirilerinin yer aldığı bir kitap.
Hadleyburg'ü Yozlaştıran Adam
Hadleyburg'ü Yozlaştıran AdamMark Twain · Can Yayınları · 2020918 okunma
·
177 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.