Gönderi

Düşümde gördüğüm kenti üç kez yaratmaya çalıştım. İlkin çok yüksek yapıların çökmekte olduğu, sokakların altının kazıldığı çürüyen bir kente ilişkin 'Kent' adlı bir radyo oyunu yazdım. Birkaç yıl sonra savaş içindeki kocaman bir kentte anlaşılmaz bir dil konuşarak dolaşan iki kızkardeş ve bir erkek çocuğuna ilişkin bir film yaptım. 'Sessizlik.' Son olarak kı­sa bir süre önce bir çaba daha gösterip 'Yılan Yumurtası'nı yaptım. 'Yılan Yumurtası'ndaki başarısızlığımın en önemli nedeni kente Berlin adı vermem ve 1920’lerin dekoruna dönmemdi. Bu hem düşüncesizlik hem de budalalıktı. Eğer dü­şümdeki Kent’i varolmayan ve hiçbir zaman varolmamış ama gene de yaklaşan bunalımıyla, kokularıyla, gürültü patırtısıyla varlığını ortaya koyan 'o' Kent’i yaratmış olsaydım yalnızca tam bir özgürlük ve katıksız bir ait olma duygusuyla hareket etmekle kalmayıp aynı zamanda ve daha da önemlisi seyirciyi kendine yabancı olan ama gizliden gizliye tanıdığı bir dünyaya götürecektim. Ne yazık ki, 1930 yaz ortasında kesinlikle hiçbir şeyin olmadığı, hiçbir şeyin yaşanmadığı o akşam gezintisinin beni yanlış yola saptırmasına izin verdim. 'Yılan Yumurtası'nda hiç kimsenin, benim bile tanımadığım bir Berlin yarattım.
Sayfa 148 - -10-Kitabı okudu
17 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.