Gönderi

Rüşvete Geniş Açıdan Bakmak ya da Bakış Açımızı Genişletmek
Rüşveti ne almak ne de vermek (2/el-Bakara, 188). İstisnasız bütün toplumları tehdit eden toplumsal yozlaşmanın en önde gelen tipik örneklerinden birini oluşturan “rüşvet” günümüzde, Kur'an döneminde olduğundan çok daha ciddi boyutlara ulaşmış olduğundan, bu ayetin önemi de o oranda artmış durumdadır. Maalesef "rüşvet'in gelişmiş ülkelerden ziyade gelişmemiş ülkelerde görülmesi ve İslam dünyasının da bu kategoride yer alması, aslında İslam dünyasının Kur'an'ın bu uyarı ve yasağına kulak asmayıp, sırt dönmesinin tabii bir sonucu olarak değerlendirilmelidir. Kuşkusuz İslam dünyasında meselenin sağlıklı bir şekilde ele alınamayışı da bu konuda önemli bir rol oynamaktadır. Zira İslam dünyasında sadece “rüşvet" in haram olduğu yolundaki vaazlarla ve hamasi söylemlerle yetinildiği, bu tür bir yaklaşımla meselenin çözüme kavuşturulabileceği şeklinde naif bir bakış açısının ötesine geçilemediği ortadadır. Bu noktada fert olarak Müslümanların ahlaklı olmasıyla toplumun da ahlaklı olacağı varsayımına dayanılmakta, bu suretle bu toplumsal hastalığın tedavi edilebileceği şeklinde yaygın, ancak modası çoktan geçmiş bir kanaat ısrarla, aslında biraz da tembellikle sürdürülmektedir. Hâlbuki sadece İslam toplumlarının değil, bütün toplumların ciddi olarak mücadele etmek durumunda olduğu bu ahlak dışılık karşısında, dünyada atılan adımlara, alınan tedbirlere bakılacak olsaydı, rüşvetle mücadelede başarılı olan toplumların, sadece vaaz u nasihat ile veya eğitim ve bilinçlendirmeyle yetinmediklerini, tam aksine birey ve toplum ahlakı kadar,"sistem ahlâkı” üzerinde de durduklarını kolayca fark ederlerdi. Ancak İslam dünyasındaki fikrî tembellik ve bizatihi yönetimlerin bu kokuşmuşluğu beslemesi, maalesef rüşvetle mücadele konusunda İslam toplumlarının hepimizin yüzümüzü kara çıkarmasına yol açmaktadır. İslam dünyasında durumun vahametini gösteren bir diğer nokta ise, "rüşvet meselesinin ferdi planda ve küçük çaplı rüşvet olaylarına indirgenmesi, ama asıl üzerinde durulması gereken büyük çaplı, sistemli ve organize rüşvet olaylarına bigâne kalınmasıdır. Nitekim günümüz İslam dünyasında İslam'ın rüşvete bakışı konusunda yazılıp çizilenlere, yapılan vaaz u irşad faaliyetlerine ve verilen din eğitimine bakıldığında bu durumu kolaylıkla görmek mümkündür. Hâlbuki gerek ülkemizde, gerek İslam dünyasında pek çok büyük çaplı rüşvet olayı ortaya çıktığı hâlde, İslam adına bunlara gereken ilgi gösterilmemiş, tepki verilmemiş, bunlarla mücadele edilmemiştir. Özellikle devlet ihalelerinde, sadece sivil değil, aynı zamanda askerî kurumlarda, çeşitli büyük çaplı alımlarda (Mesela: “Tahsin Şahinkaya'nın 23 milyon dolar rüşvet aldığı ayyuka çıkacaktı. Şahinkaya, TIME dergisi tarafından en zengin 50 general arasında gösterilmişti" şeklinde medyaya yansıyan haberler bu bakımdan oldukça dikkat çekicidir), birtakım makam ve mevkilere yapılan tayinlerde, mahalli yönetimlerde, kişi ve grup çıkarı lehine, ama kamu çıkarı aleyhine yapılan birtakım düzenlemeler ve uygulamalarda, gümrüklerde yapılan dev boyutlu kaçakçılıklarda, bu ve benzeri yolsuzlukların ulusal ve uluslararası boyuttaki uygulamalarında dönen “rüşvet”, ferdi planda ve küçük çaplı rüşvet olayları yanında devede kulak kaldığı hâlde, İslam ahlakı adına asıl vurgunun bu gibi büyük çaplı ve sistemli rüşvet uygulamalarına yapılmaması, bilakis küçük rüşvet olaylarıyla oyalanılması, bu gibi büyük rüşvet olayları için adeta bir hedef saptırma ve kamuflaj işlevi görmektedir. Dolayısıyla temiz toplum konusunda dünyanın en gözde örneklerini sunması gereken İslam toplumlarınin, günümüzde "rüşvet" ve benzeri yolsuzluklardan, toplumsal dejenerasyon ve kokuşmuşluklardan kendi yakasını bile kurtaramaması, aslında bu miyop bakış açısının bir ürünüdür. Bu sebeple İslam dünyasında fert ve toplum ahlakı kadar, sistem ahlakı konusunda gereken mücadele verilip, sistemlerin de ahlaklı olması sağlanmadıkça, ne rüşvetin, ne de diğer yolsuzluk ve kokuşmuşlukların önünü almak mümkün görünmemektedir. Bu ayet bize, işte tam da bu konuda sıkı bir mücadele başlatmamız gerektiğini ilham etmeli ve "temiz toplum" u boş bir slogan ve kuru bir ideal olmaktan çıkararak, toplumsal bir gerçeklik hâline getirmenin hepimizin İslami görevi olduğunu sürekli hatırlatmalıdır. Bu amaçla ülkemiz başta olmak üzere diğer İslam ülkelerinde de "temiz toplum için sistem ahlakı” bilincini oluşturmak üzere bir seferberlik başlatmak, en öncelikli Islami görevler arasında yer almalı, İslam tasavvurumuzda bu uğurda yapılacak mücadeleye de mutlaka yer verilmelidir.
Sayfa 209-211
·
95 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.