Görüyorsunuz ki, para olmazsa herkesin hayatı kolayca sağlanabilir. Bize mutluluğun kapısını açmak üzere bulunan ve Tanrı adına kutsal bir şeymiş gibi öne sürülen bu altın anahtar, insanlara bütün kapıları kapatmaktadır. Zenginler bu gerçekleri bilmezler mi? Bence çok iyi bilirler. Bilirler ki, bir sürü yararsız ıvır zıvır biriktirmektense, iyi yaşamak için gerekli şeylerden yoksun kalmamak daha iyidir; çuvallarla altına boğulmaktansa, bir sürü dertlerden, kaygılardan uzak kalmak çok daha özlenir bir şeydir. Bana kalırsa insanoğlunun hem kendi çıkarı için, hem de İsa'nın yoluna girmek için çoktan Utopia devletinin yasalarına uyması gerekirdi. Çünkü, Tanrı’nın bilgeliği insanların iyiliğinin nerde olduğunu bilmez olamazdı ve herhalde tanrısal iyiliği ile onlara iyinin ve doğrunun ne yanda olduğunu haber vermişti. Ne var ki, insanın kendini beğenmişliği, bütün ahlaksızlıkların kaynağı olan o hayvanca tutkusu, dünya halkının doğru yola girmesine engel olmuştur. Kendini beğenmiş adam, mutluluğunu kendi rahatlığı üstüne değil, başkalarının acıları üstüne kurar; ezeceği, köle gibi kullanacağı insanlar olmazsa, mutluluğunu başkalarının yoksulluğu üzerine kuramazsa, malını mülkünü ortaya serip yoksulların bellerini bükmeyeceğini, umutlarını kırmayacağını bilmezse, Tanrı olmayı bile istemez. Kendini beğenmek öyle bir cehennem yılanıdır ki, insanın yüreğine sinsice süzülüp girer, onu zehirleyip gözünü kör eder, daha güzel bir hayata giden yoldan saptırır onu. Bu sürüngen, insanların öylesine içine işler ki, onu koparıp atmak kolay olmaz. (Sf.241-242)