Gönderi

Her şeyden, evvel şunu, en ilkel bir dinî hakikat olarak bilelim ki, bizim dinimizde bir özel sınıf yoktur. Ruhbaniyeti reddeden bu din, tekel kabul etmez. Mesela ulema; herhalde aydınlatma görevi ulemaya ait olmadıktan başka, dinimiz de bunu kesinlikle yasaklar. O halde biz diyemeyiz ki, bizde bir özel sınıf vardır; diğerleri dinen aydınlatma hakkından yoksundur. Böyle anlarsak kabahat bizde, bizim cahilliğimizdedir. Hoca olmak için, yani dini hakikatleri halka öğretmek için, mut- laka ilmiye kisvesi şart değildir. Bizim yüce dinimiz her erkek ve kadın müslümana kamu araştırmasını farz kılıyor ve her erkek ve kadın müslüman, toplumu aydınlatmakla yükümlüdür. Efendiler, bir fikri daha düzeltmek isterim. Milletimizin içinde hakikî ulema, ulemamız içinde de milletimizin hakkıyla övünebileceği bilginlerimiz vardır. Fakat bunlara karşılık, ilmî kılık altında, bilim hakikatinden uzak, bilimi yeterince öğrenmemiş, bilim yolunda gerektiği kadar ilerleyememi hoca kıyafetli cahiller de vardır. Bunların ikisini birbirine karıştırmamalıyız. Seyahatlerimde, birçok hakikî aydın ulemamızla temas ettim. Onları, yen yeni bilimsel eğitimi almış, sanki Avrupa'da öğrenim görmü bir düzeyde gördüm. İslami ruha ve hakikatlerine vakıf olan ulemamızın hepsi bu olgunluk düzeyindedir. Şüphesiz ki, bu gibi ulemamızın karşısında inançsız ve hain ulema da vardır, lakin bunları onlarla karıştırmak doğru olmaz. 20 Mart 1923 ASD, c.II, s. 144.
·
234 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.