Gönderi

Bundan 7000 yıl önce, Mezopotamya'da insanlığın ilk uygarlığını kuran Sümer, Elam ve Akad budunlarında demokrasi ilkesi uygulanmıştır. Gerçekte, bu (Türk) budunlar birleşik bir cumhuriyet kurmuşlardır. Bundan sonra Atina ve Isparta gibi Yunan kentleri, bir tür demokrasi ile yönetilirlerdi. Roma da demokrasi hayatı yaşamıştı. Türkler, en eski tarihlerde bile ünlü kurultaylarıyla ve bu kurultaylarda devlet başkanlarını seçmeleriyle, demokrasi düşüncesine ne denli bağlı olduklarını göstermişlerdir. Son tarih dönemlerinde Türkler'in kurdukları devletlerde başlarına geçen padişahlar, bu yoldan ayrılarak zorba olmuşlardır. Kralların ve padişahların baskı yönetimlerine dinler dayanak olmuştur. Krallar, halifeler, padişahlar çevrelerini saran papazların, hocaların etkisiyle Tanrısal haklara inanmış ve dayanmışlardır. Egemenliğin, bu hükümdarlara,Allah tarafından verilmiş olduğu kuramı uydurulmuştur. Buna göre, hükümdar ancak Tanrıya karşı sorumludur. Erk ve egemenliğinin sınırı yalnız din kitaplarında aranabilir. Tanrısal haklara dayanan bir mutlakiyet temeli karşısında, demokrasi ilkesinin, gösterdiği ilk tutum oldukça alçakgönüllücedir. O, önce hükümdarı devirmeye değil, onun yalnız güçlerini sınırlamaya, mutlakiyeti kaldırmaya çalıştı. Bu çalışma 400-500 yıl öncesinden başlar. İlkin erkin, ulustan geldiği; erk, yeteneksiz ve yetersiz bir ele düşerse, [404 (36)] onun geri alınabileceği ve bu erkin milletvekillerinden oluşan bir meclis tarafından kullanılması gerekeceği dile getirildi. 16. yüzyılda demokrasi ilkesi, hükümdarların yetkesini (nüfuz) kırmak için siyasal savaşım aracı olarak kullanıldı.
Sayfa 33-34 cumhuriyetKitabı okudu
·
71 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.