Gönderi

Kelâm sıfatı, ezeli bir sıfat-ı İlâhi olmak- itibariyle ve kelâm-ı nefsi veçhesiyle beşerin idrâk mahalli ötesindedir. Salt akli olarak verilecek her hüküm, bu sıfatı ve her İlâhi sıfatı ancak “var ve yok” olarak tavsif edebilir. Sıfatların mahiyetine dair sarf-ı kelâm edebilmek ise salt akli bir muhakemeyi aşmaktadır. Bu durum, Zât-ı İlâhi için de aynıyla ve fazlasıyla geçerlidir. “Mâ arefnâke hakka ma'rifetike/Seni hakkıyla bilemedik”70 kelâm-ı kibârı veya Muallim Naci'nin (6. 1893) tabiri ile “kemâl-i zillette olanların, rütbe-i rıfatı tasavvur olunamayan Rabbe takarrübe bir yol imkânı olmadığı”71 her akl-ı selimin itiraf ve teslimindedir. Keyfiyetsiz olan kelâm-ı İlâhi'nin, yalnız keyfiyeti idrâk edebilen beşer algısına konu olabilmesi, onun lafzi bir formda intikali ve zihne bu hâliyle dahli sayesinde mümkündür. İşte, Hz. Peygamber (s.a.v.)e gelen vahyin keyfiyetini konu etmek aslında onun formunu/lafzını sual etmek demektir, Vahyin inzâline eşlik eden formun mânâya tahvilinin nasıl gerçekleştiği de elbette ayrıca ele alınmayı gerektirmektedir. Bu husus, aslında alfabeden mürekkeb kelime yani lafzın mânâya delâlet ediş, zihinde mânâyı hâsıl ediş yolundan farklı bir anlama sahip değildir. “* Ebü Mansur el-Mâturidi, Tevilâtü'LKur'ân, XVI, s. 151-52; Çâperdi, Şerhwi-Keşşâf, Süleymaniye Ktp., Damat İbrahim Paşa kl., nr. 162, vr. 2a-b. 79 Hacı Bektaş-ı Veli, Şerh-i Besmele, (haz.) Hamiye Duran, Ankara: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 2012, s. 50; Şemseddin es-Sivasi, esSafâyih fi Tercümeti'-Levâyih, İstanbul: Sivas Belediyesi Yayınları, 2017, s. 65. 71 Muallim Naci, #câz-ı Kur'ân, İstanbul: Matbaa-i Ebuzziya, 1301, s. 27.
99 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.