Gönderi

İtalyanlarla yaptığımız Trablusgarb harbi ve arkasından gelen Balkan muharebeleri neticesinde Türkiye zayıflamış ve bunu firsat bilen Suûdîler, hâkimiyet dairelerini genişletmişlerdir. 1916/1335'te, yine İngiliz icraatı ile, metbûu olan Osmanlı Devleti'ne isyan eden Şerif Hüseyin'in, 8 sene kadar türlü gailelerle Hicaz'da hâkimiyet sürdüğünü görüyoruz. Fakat 1924/1343 senesinde Hâşimî sülâlesinin taleplerinden bıkan; Irak, Ürdün ve bilhassa Hicaz gibi ehemmiyetli bir mıntıkada hâkim olmalarını doğru görmeyen İngiliz siyâsetinin tasvibiyle hareket eden Vahhâbîler'in, Mekke ve Medîne'ye karşı harekete geçtiklerini müşahede ediyoruz. Böylece, tefrika çıkarmayı gaye edinen, tâbileri olan kavimleri, türlü ayrılıklarla bölüp, idare eden İngilizler, İslâm'ın iki mukaddes beldesini Vahhâbîliğin nüfuzuna teslim ediyorlar. İngiliz politikasının, bundaki maksadı açıktır. İslâm dünyasında çok ehemmiyetli bir mevkii olan Mekke ve Medîne, hac farizasının ifâsı için her sene, bütün Müslüman câmiasından gelen mü'minlerin toplandığı bir yerdir. Hac, hali vakti yerinde olanların, yani az çok zengin olan müslümanların yerine getirmekle mükellef olduğu bir farizadır. Böyle bir toplantı yerinin, sert ve müfrit bir mezhebe bağlı olanların elinde bulunması, İngilizler'in İslâm dünyasındaki hâkimiyetlerini, asgarî mânâsıyla, tehlikesiz kılar. İşte Londra hükûmetinin, Mekke ve Medîne'yi Vahhâbî nüfuzuna bırakışının hikmeti budur. Fakat bütün bu dolaplara rağmen, İngiltere hükûmeti, Müslüman müstemlekelerini muhafaza edememiştir. Hepsini yavaş yavaş terketme yolundadır. Bağlı oldukları devletlerine hiyânet eden Hâşimîler'in âkibeti ise malûmdur. Vahhâbî ve Suûdîler'in âkibeti de başka türlü olmayacaktır. Şehbenderzâde Filibeli Ahmet Hilmi & Ziya Nur Aksun, İslâm Tarihi Ötüken Yayınları, 3. Basım: İstanbul-2019, syf: 620
Sayfa 620 - Ötüken Yayınları, İstanbul: 2019Kitabı okudu
·
78 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.