Geleneksel toplumda çağdaş olmak, başlıbaşına bir çile, uyumsuzluk, dışlanmak, anlaşılmamak, paylaşamamak.
Çağdaş toplumda gelenekseli yaşamak gibi bir şey. O da, yalnızlık, mutsuzluk, anlaşılmazlık demek.
...
Kan bağının yerini duygu ve düşünce bağlarının almaya başlaması.
Din kurallarına tartışmasız bağlılık yerine, akılla değerlendirmenin, aklın irdelemesiyle "elde edilen, tartışılan, değiştirilebilen değerler" sisteminin konması.
Her türlü baskıyı direnmesiz kabul etmek yerine, hiçbir baskıyı kabul etmemenin, her şeyi kendince irdelemenin, kabul edip etmeme özgürlüğünün yaşanması.
Yaşama çevresini kendisi ve ailesi ölçeğinden çıkarıp, içinde yaşadığı toplum, içinde yaşadığı dünya, bütün insanlar ve insanlık ölçeğinde genişletmesi.
Yalnız kendisinden ve ailesinden sorumlu olmak yerine, bütün dünyadan, bütün insanlardan sorumluluk duymanın bilincine varması.