Gönderi

128 syf.
9/10 puan verdi
·
3 günde okudu
Çok acıdır bir yakının adım adım ölüme gidişine tanıklık etmek. Ölüm döşeğindeki annesinin bir taraftan her bir an bu dünyadan yavaş yavaş çekilişine, bedeninin gün be gün 'çürüyüşüne' ama ruhunun tezat bir şekilde ölüme direnip yaşama tüm gücüyle sarılmasına tanıklık ederken diğer yandan anılar denizine dalıp 'sorunlu' bir anne-kız ilişkisinin muhasebesini yapıyor Simone de Beauvoir. "Bizi özellikle üzen şey, annemin can çekişmeleri, dirilmeleri, bir de kendi çelişmelerimizdi. Acı ile ölümün giriştiği bu yarışta, ölümün birinci gelmesini candan dilemekteydik..." diye açıklıyor kendisi ve kız kardeşinin hislerini... "...Çocukluğunda, bedeni, gönlü, kafası ilkelerle yasaklardan örülü bir koşumun içine sıkıştırılmıştı...Kollarını, kendi eliyle çekip iyice sıkması belletilmişti ona. Kanlı canlı, ateşli bir kadının varlığı sürüp gidiyordu içinde: Ama eciş bücüş, sakatlanmış, kendine yabancı kesilmiş bir varlıktı bu...." Bu ve benzeri satırlarını okuyunca 'Simone de Beauvoir annesine çekmiş' diyor insan, lakin annesi gibi 'kapan kıstırılıp, ruhunu bir kafese sıkıştırmayı' kabul etmemiş, başkaldırmış. Güçlü kalemi ne güzel aktarmışken hem annesinin yaklaşan ölümünün ayak seslerinin kendisinde ne hissettirdiğini, hem de geriye dönüp baktığında annesinin 'kendisi olamadan' bitirip tükettiği hayatını. Böyle bir manzara karşısında hangisi daha çok yaralar acaba insanı? "...Bugün yaşamamışım! İnsan yaşamayı bu kadar sevince, ölmek güç iş doğrusu."
Sessiz Bir Ölüm
Sessiz Bir ÖlümSimone de Beauvoir · İmge Kitabevi Yayınları · 2019746 okunma
·
165 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.