Gönderi

Birinci Bölüm: Korku
Son olarak, bir de cesaret vardır. Korkusuzlukla hiç de eş anlamlı olmayan cesaret, kişinin duruşunun (fiziksel, entelektüel, ahlaki) veya eylemlerinin olumsuz sonuçları (maddi kayıp, sosyal tecrit, küçük düşme, fiziksel cezalar vs.) olabileceğini bildiğini gösterir. Ve buna rağmen, bunların yaklaşan saldırıları ile karşılaşmak üzere kendisini hazırlar. Ancak o zaman kendi varoluşunun anlamlı özüne ihanet etmeden yıkım ve ölümle yüzleşebilir. Oynadığı rollerde cüretkârlığa vücut veren aktör John Wayne, nükteli bir ifadeyle “Cesaret, ölümüne korkmanıza rağmen kolları sıvamaktır” demiştir (alıntı, Thinkexist.com’dan indirilmiştir). General William T. Sherman (Sherman tankları da onun isminden geliyor) cesareti “tehlikenin boyutu ile ona dayanmaya yönelik zihinsel istekliliğin kusursuz bir hassasiyetle ölçümü” olarak tanımlamıştır (aktaran Kiddler, 2006, s. 9). Cesur insan, kendi düşünce ve algılarına büyük önem verir. Uzlaşıya ihtiyacı yoktur; başkalarının onayına bel bağlamaz. Başkaları onunla hemfikir olmadığında ve hatta ona karşı çıktığında bile kendi duruşunu korur. Cesaret onun için “olağanüstü bir davranış biçimi ortaya çıkaran istisnai bir ruh halidir” (Coles, 1965, s. 85). Özü itibarıyla cesaret, korkuya verilen özel bir tepkidir; tıpkı ters-fobi ve korkaklık gibi. Ve işin aslı bizler -her birimiz, korkuya her üç şekilde de tepki vermeye muktedirizdir. Hangisinin ne zaman, ne tür sonuçlarla ağırlık kazandığı, iç ve dış gerçekliğimize uyum sağlama sürecimizi, genel karakterimizi ve yaşamımızın rotasını şekillendirir.
Sayfa 34 - Sayfa 34-5Kitabı okudu
·
100 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.