"Acılar tıkandıkça bende, hep seni seslendirir.”Nasıl söylenirse söylensin, nasıl yaşanırsa yaşansın bugünün dünde, dünün de bugünde hakkı var. Anımsadığımız her an 'şimdi'nin loşluğundan yahut ışıltısından izler taşıyor. Ne kendimizde, ne de bir başkasında yeniyiz, fakât izler bambaşka manzaralara sürüklüyor bizleri... Kim belleğinin üstüste iki nefesinde aynı görüntüyü verdiğini iddia edebilir?
Hatırlamaya başladığımız ilk andan, belleğimizin dayandığı son ana kadar, sayısız değişime ve dönüşüme uğrayan anlar, hareketsiz birer külçe gibi ilk anın dehşetini yahut sevincini taşısaydı, buna katlanabilir miydik?
Eser, birkaç ay evvel İkincil Parkinson ile birlikte Alzheimer teşhisi konulan annemin (kayın validem), yaşadığı evreleri daha iyi anlayabilmek için okumak istediğim bir eserdi. Draaisma psikolojik anlatımların okuru yer yer sıkıntıya sokabildiğini keşfetmiş olacak ki, 115 sayfayı bir solukta okuyabileceğiniz akıcı ve keyifli bir uslup geliştirmiş. Bunu Demans hastası bir yakınınızın ellerini avuçlarınızın arasına alıp ondan öyküsünü dinliyormuşsunuz gibi, eski bir fotoğraf albümünü karıştırıyormuşsunuz gibi, geçmişinizde ve geleceğinizde yapacağınız yolculuğunuza eşlik ederek yapıyor...
Bundan 6 ay evvel bir bayramda kayınvalidem, 40 yaşındaki oğluna durmadan gelenlerin elini öptün mü, hal hatır sordun mu gibi sorular sormaya başladığında, bir şeylerin ters gittiğini anladık. Kendisi sevecenliğiyle ve içtenliğiyle hepimizin gönlünde taht kurmuş bir sultandır.Muayene sonrası endişelerimizin yersiz olmadığını anladık. Zira 40 yaşında ki oğlunu küçük bir çocukmuş gibi telkinlerle yönlendirmeye çalışırken, muhtemelen kendisi de 20'li yaşlarda ki anılarının içinde nefes alıp veriyordu. İlk belirtilerden biri, çok uzak bir anının şimdi yaşanıyormuş gibi bir anda parlayıp bütün belleği bununla meşgul etmesiydi. Ve sonra bu anılar, anıların anısına dönüşecek ve artık sadece belge gibi bir fotoğrafın anımsattıklarına kadar gerileyecekti.
Eserde en çok ilgimi çeken iki husustan ilki, esere de ismini veren "Sıla Hasreti Makinesi" ve "Hatırlama Efekti." kavramları...
İlk duyulduğunda şiirsel bir tınısı olan "Sıla Hasreti" bir hastalığın adı; Nostaljia hastalığı... Doğup büyüdüğü evden ve topraklardan savaş, açlık ve işsizlik yüzünden göç etmek zorunda kalan, başlarda masum hüzün, uykusuzluk ve iştahsızlıkla kendini belli eden ve zamanla ciddi bir depresyona dönüşen bu hastalık, artan iletişim ve ulaşım imkanlarıyla azalmış olsa da hâlâ insan diline, kültürüne ve inançlarına yabancılık duyduğu bir ülkede Nostaljia hastalığına yakalanabiliyor.
Draaisma, etkileyici bir saptama da bulunuyor ve bu hastalığın doğasını Demans'a (unutkanlık hastalığı) benzetiyor ;
"Asıl sıla hasreti fabrikası herkesi birer göçmene dönüştüren zamandır.Yaşlılıkta insan hiç başvurmaksızın bir göçmenlik bürosu tarafından uzaklara gönderildiği sonucuna varır haberi bile olmamıştır. Olduğu yerde kalmış, aşina olduğu bir çevrede yetişmiş bile olsa hatıralar artık gençliğinin ülkesinde yaşamadığını kafasına dank ettirir. Kişi yerinden yurdundan hiç ayrılmasa da yabancı bir ülkeye varmıştır. "
İlgimi çeken diğer kavram, bellek eğrisinde ortaya çıkan hatırlama tümseği ve bunun yaşamımıza etkileri oldu...Hani dilimizden düşmeyen 'bizim zamanımızda ne müzikler vardı vay gidi, şimdikiler de müzik mi' cümlesi vardır, ya da 'eski filmler bambaşkaydı evladım.' bilmişliği :) Bunlar sevdiğimiz kitaplar ve dergiler için de geçerlidir. Aslında her insanın, benim zamanım dediği, ilgilerinin ve beğenilerinin en yoğun olduğu dönem yirmili yaşlarının ortasına ve hatırlama eğrisinin zirvesine tekabül ediyor. Bir bakıma en iyi anımsayabildiğimiz beğenilerimiz, bizim için tesiri en güçlü olan, unutulmazlar listesini oluşturuyor. Daha sonra bu eğri zamanla düşüşe geçiyor ve yaş ilerledikçe birkaç dakika sonra yapmamız gereken günlük işleri dahi unutabilecek hale geliyoruz.
Bellek, doğumdam ihtiyarlığa nasıl bir seyirle çalışıyor? Bu sorunun tıbbi yönlerini de merak ediyorsanız, bu eser ilginizi çekebilir ve aramızda 20 ile 35 yaş arasında okurlar varsa, onlar için torunlarına anlatabilecekleri kadar güçlü bilgiler içeriyor olabilir. :)
Keyifle okuyun...
*Başlık İsmet Özel'in bir şiirinden alıntıdır. Kederin ve acının belleğimizdeki hegamonyasına atıftır. :)