Gönderi

Elinde kutsal kitap vardı. İsrailoğullarının Mısır'dan çıkışını anlatan XX. bölüm açık duruyor ve parmağı ile bana: "Hiçbir zaman heykel yapmayacaksınız" diyen dördüncü âyeti gösteriyordu. - İnsanlık bu emre karşı gelmekle budalalığını gösterdiği için mahvolacaktır, diye ilâve etti. Bir deliye rastladığımı anladım. ... - Beni mazur görün, ben puta taparım, suretlere taparım, dedim. - Ya ben, diye cevap verdi, onları delicesine severdim; bu yüzden neler çektim. Bunun için onlardan nefret ederim ve onları şeytan icadı sayarım. Léonardo'nun Joconde'u yüzünden deli olan ve günün birinde Louvre müzesinden çıkıp kendini Seine nehrine atan adamın gerçek hikâyesini okumadınız mı? Cnidus'lu Venüs'ün kendisine hayasız ve uğursuz bir aşk ilham eden genç Yunan'lı hakkında Samsat'lı Lukianus'un söylediği sözü hatırlamıyor musunuz? Louvre'daki hünsa [Hermafrodit, çift cinsiyetli] heykeli mermerinin ziyaretçiler tarafından okşana okşana aşındığını, müze idaresinin bu gayrı tabiî ve sevimli heykeli kordonla korumak zorunda kaldığını biliyor musunuz? Çarmıhtaki İsa'ların, renkli Meryem anaların bütün Hıristiyan âlemi içinde en kaba puta tapma nesneler olduğuna dikkat etmediniz mi? Genel olarak heykellerin, tabloların duyuları sarstığnı, zihni altüst ettiğini ve insanda gerçeğe karşı bir nefret ve tiksinme yarattığını, insanları ilk vahşet devrinden bin kere mutsuz yaptığını söylemek gerekir. Bunlar hem çirkin, hem dine aykırı eserlerdir. İnsanları heyecana getiren etle kanın sarsıntılarında, resimle heykelin payı neticede pek önemsiz olduğunu, tersine sanatın, kendi âşıklarını, yalnız sakin hazlar tattıkları mutlu âlemler içinde, hayran bıraktığını çekine çekine söyledim.Konuştuğum adam eski küçük kutsal kitabını kapattı. Bana cevap vermek tenezzülünde bulunmadan sözlerine devam etti: - Yaveh'in İsraël'i korumak istediği boyalı ve yontma suretlerden bin defa uğursuz suretler vardır. Bunlar özellikle romancıların ve şairlerin tasavvur ettikleri ideal suretler, tipler, karakterlerdir; romanların kişileridir. O yüzler faal bir hayat yaşarlar. Bunlar ruhlardır. Kötülük yapmaktan hoşlanan yazarlar onları sadece bizi baştan çıkarmak ve mahvetmek için aramıza iblisler gibi saldıklarını söylemek doğru olur. İçimizde yaşadıklarına ve bize baskı yaptıklarına göre onlardan nasıl kaçınmalı? Goethe dünyaya Werther'i salıyor derhal intiharlar çoğalıyor. Ayrılığı gayrılığı olmadan bütün şairler, bütün romancılar dünyanın huzurunu kaçırıyorlar. Homeros' un İlyada'sı, E. Zola'nın Germinal'i aynı şekilde birçok cinayetlere sebep oldular. Jean-Jacques Rousseau'nun tabiata götürdüğü insanları Emile birer zorba, birer katil yaptı. Dickens gibi en safları bile büyük suçlulardır. Acıma duygumuzu etrafımızdaki canlılara yöneltecek yerde, hayali kişiler üzerine çevirirler. Kimi romancı histeri hastalarını, kimi romancı yosmaları, bir üçüncüsü kumarbazları, katilleri yaratırlar. Ama hepsinin en iblisi, edebiyatın Lucifer'i olan Balzac'tır. Bugün gerçekleştirdiğimiz bütün bir cehennem dünyasını o hayal etmiştir. İnsanlar, onun çizdiği plânlara göre kıskançtırlar, açgözlüdürler, hoyrattırlar, küfürbazdırlar. Altın arama, şan ve şerefe doğru atılma uğruna hem öldürücü, hem gülünç bir öfke ile birbirimize saldırırız. Balzac kötülüğün şahıdır, şimdi o, saltanat sürmektedir. Dünyanın ilk devirlerinden zamanımıza kadar insanlığa kötülük eden bütün heykeltraşlar, bütün ressamlar, bütün şairler ve romancılar adına Balzac'a lânetler olsun! Soluk almak için durdu. - Ne yazık ki mösyö, dedim, söylediklerinizde gerçeğin payı yok değil. (Onu koltuklamayı uygun buldum.) Ama insanlar, kaba ve sefih olmak için hiç de sanat adamlarını beklemiş değillerdir. Homeros'u hiç okumamış olan Attilâ ile Cengiz-Han, İskender'den daha yıkıcı birer savaşçı oldular. Firikaya'lılarla Boschimanlar, ahlakça bozuldular, oysa ne okumasını, ne de resim yapmasını biliyorlardı. Köylüler hiç de roman hâtıraları olmadan, ihtiyar ana babalarını öldürdüler. Hayat yarışması, Balzac'tan önce öldürücü idi. Gérminal yazılmadan önce grevler yapıldı. Güzel sanatlar size fazla kin ilham etmiş. Mösyö, siz sakın, taraf tutan bir ahlâkçı olmayasınız? Geniş şapkasını çıkardı, sonra bana: Ben ahlâkçı değilim mösyö, dedi, heykeltraşım, şairim, romancıyım. Gittikten sonra kitapçı: - Çok bilgili bir adamdır, mösyö, ama mutlu değil. Üstelik Balzac aklını başından almış, dedi.
·
168 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.