Gönderi

Dakikalar geçti, belki de saatler. Günler, aylar, seneler devrildi üstüme. Güneş batıp batıp yeniden doğdu ve ben öldüm öldüm dirildim. Nihayetinde, verdiğim nefes bile buza döndü. Ne ümîdim kaldı ne takatim. Ümidim tükendiği için mi takatim kalmamıştı, yoksa takatim kalmadığı için mi ümitsizliğe kapılmıştım emin değilim. Sonra sen geldin Yurdanur. Orada ne işin vardı, nasıl olmuş da beni bulmuştun bilemiyorum, ancak şaşırmadım; zira insandan öte meleğe benziyordun. Öyle ruhani bir ışık saçıyordun ki etrafa, yanında kar taneleri bile kirli görünüyordu. Tebessüm ettin. Sen ve gamzen... Ölemem, dedim işte o ân, en azından şimdi, bu dağ başında ölemem. Yurdanur tebessüm ettiği müddetçe yaşayacağım.
Sayfa 98
·
46 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.