Gönderi

Kierkegaard
"Kierkegaard Hegel karşıtı bir tavır sergiledi, Hegel'in söz ettigi 'nesnel doğrular'ın tek tek insanların varoluşu açısından hiçbir önem taşımadığını belirtti." "Kierkegaard'a göre büyük D ile yazılan Doğru'yu aramak tan çok, bireyin yaşamı açısından önem taşıyan doğruları aramak önemliydi. "Benim için doğru"yu bulmanın önemli olduğunu söylüyordu. Yani 'sistem'in karşısına bireyi -ya da tek tek insanları- çıkardı. Kierkegaard'a göre Hegel kendisinin de yalnızca bir insan olduğunu unutmuştu. İnsan doğasını ya da insan denen 'varlığı' genel geçerli bir şekilde betimlemek Kierkegaard'ı hiç ilgilendirmiyordu. Asıl önemli olan tek bir kişinin varoluşuydu. İnsan kendi varoluşunu yazı masasının başında yaşamaz. Biz insanlar ancak eylemde bulunduğumuz zaman --özellikle de önemli bir seçim yapmak gerektiğinde- varoluşumuz karşısında tavır almış oluruz. Buddha hakkında bir öykü Kierkegaard'ın ne demek istediğini açıklayabilir." Günün birinde bir rahip Buddha'nın önemli sorulara, örneğin dünyanın ya da insanın ne olduğu sorularına açık seçik yanıtlar getirmediğini söyler. Buddha buna karşılık zehirli bir okla yaralanmış birinden söz eder. Bu insan hiçbir zaman kuramsal bir merakla okun neden yapıldığını, hangi zehire batırıldığını ya da nasıl bir açıdan atıldığını merak etmeyecektir. [varoluş] --- "Kierkegaard ayrıca doğrunun 'öznel' olduğunu da söylemiştir. Ama bununla kastettiği, ne düşündüğümüz ya da ne söylediğimizin fark etmediği değildir. Sadece gerçekten önemli olan doğruların kişisel olduğunu kastediyordu. Ancak bu tür doğrular 'benim için doğru'dur. Doğrular istedikleri kadar 'nesnel' ve 'genel' olsunlar, bireyin varoluşu açısından bir şey ifade etmezler." [öznel doğru] - İnanç, özellikle dini sorular söz konusu olduğunda önemlidir. Kierkegaard diyor ki, Tanrı'yı nesnel olarak kavrayabilsem, inanmam ona, ama işte tam da bunu yapamadığım için inanmak zorundayım. Ve eğer inancımı korumak istiyorsam, şunu unutmamalıyım: Nesnel bilinmezliğe sıkı sıkı sarılmalıyım; denizin 70.000 kulaç dibinde de olsam - yine de inanmalıyım." "Daha önce birçokları Tanrı'nın varlığını ispat etmeye ya da en azından akıl yoluyla kavramaya çalışmıştı. Ama bu tür Tanrı kanıtlarıyla ya da tezlerle uğraşan ve yetinenler inancı ve dini içtenliği yitirir aslında. Çünkü asıl önemli olan Hiristiyanlığın doğru olup olmadığı değil, benim için doğru olduğudur. Ortaçağ'da da dile getirilmişti bu düşünce: 'Credo quia absurdum.* *Yani: İnanıyorum, çünkü akla aykırı. Eğer Hıristiyanlık başka yönlerimize değil de akla seslenseydi, bir inanç meselesi olmayacaktı." [inanç] --- "Kierkegaard'a göre varoluşun üç biçimi olabilir. Kendi kullandığı sözcüklerle bu üç aşama' şunlardır: 'estetik aşama', 'etik aşama' ve 'dinî aşama'. 'Aşama' sözcüğünü kullanmakla, ilk iki aşamada bulunan bir insanın ani bir sıçramayla daha yüksek bir aşamaya geçmesinin mümkün olduğunu da belirtmek istiyor. Ama Kierkegaard'a göre birçok insan ömrünü sadece bir aşamada kalarak tamamlar." "Estetik aşamada bulunan biri hep günü gününe yaşar ve haz peşinde koşar. Bir şeyin iyi olması güzel, hoş ya da keyif verici olması demektir. Böyle bir insanın tümüyle duyular dünyasında yaşadığını söyleyebiliriz. Estetik eğilimli insan hazlarının ve ruh hallerinin elinde bir oyuncak gibidir. Sıkıcı gelen her şey kötüdür onun için." Tipik bir romantiğin yer aldığı aşamadır bu, çünkü sadece duyusal hazları kapsamaz. Gerçeklikle -ya da örneğin sanatla veya felsefeyle- oyun benzeri ciddi olmayan bir ilişki içinde bulunan biri de estetik aşamada yaşamaktadır. Hatta hüzün ve acı karşısında bile estetik bir tutum içinde olabilir insan ya da bunları 'izlemekle' yetinebilir. O zaman da gösterişçilik egemen olur hayata. Estetik aşamada yaşayan biri kolayca kaygı ve boşluk duygularına kapılıverir. Ama bu duyguları yaşıyorsa, o zaman umut da var demektir. Kierkegaard için kaygı neredeyse olumlu bir şeydir. Kişinin bir 'varoluşsal durumda' bulunduğunu gösterir. Bu kişi daha yüksek bir aşamaya sıçrama yapıp yapmayacağına kendi karar verebilecektir. Bu ya gerçekleşir ya da gerçekleşmez. İnsan gerçekten sıçramadıysa, 'neredeyse sıçramış olmak' bir işe yaramaz. Ya olur ya da olmaz. Senin yerine başka biri de yapamaz bu sıçramayı. Kendin karar vermeli, kendin sıçramalısın." Kierkegaard'ın böyle bir karardan söz edişi biraz da gerçek sezginin insanın içinden geldiğini söyleyen Sokrates'i hatırlatıyor. Estetik aşamadan etik ya da dinî bir yaşam tarzına geçişi sağlayan karar da insanın içinden gelmeli. Böyle iç daralması ve ümitsizlikten kaynaklanan varoluşsal seçme eyleminin ustaca bir anlatımını da Rus yazar Dostoyevskinin Raskolnikov'u anlattığı bir romanında buluyoruz: Suç ve Ceza." "Etik aşamada ciddi bir tutum söz konusudur. Ahlaki ölçütlere dayanarak karar verilir. Kant'ın görev ahlakını da hatırlarsan, ahlak yasasına göre yaşamaya çalışmamızı istiyordu. Kant gibi Kierkegaard'da öncelikle insanın karakter yapısı üzerinde durur. Asıl önemli olan insanın neyi doğru neyi yanlış saydığı değil, doğru ya da yanlış bir şey karşısında tavır alma kararlılığıdır. Oysa estetik aşamada bulunan biri sadece neyin eğlenceli, neyin can sıkıcı olduğuyla ilgilidir." "Ama Kierkegaard bu etik aşamayla da yetinmemiştir. Görev tutkunu bir insan da sonunda bu görev bilincinden ve düzenli yaşamdan bıkabilir. Böyle bir aşırılık ve yorgun düşme duygusunu yaşamış olanlar hayli fazladır. Bunlardan bazıları estetik aşamaya geri de dönebilir üstelik. Ama diğerleri yeni bir sıçramayla daha yüksek bir aşamaya geçer, yani dinî aşamaya. Asıl büyük sıçramayı gerçekleştirerek, inanç sularının '70.000 kulaç derinine' dalarlar. İnancı estetik hazlara ve aklın buyruklarına tercih ederler. Kierkegaard'ın ifadesiyle, 'yaşayan Tanrı'nın ellerine düşmek korkunçtur' belki, ama insan artık kendi yaşamıyla barışabilecektir. Kierkegaard için dini aşama Hıristiyanlık anlamına geliyordu. Buna rağmen, felsefesinden etkilenenler arasında Hıristiyan olmayan birçok düşünür de vardı. Yirminci yüzyılda Kierkegaard' dan esinlenmiş olan Varoluşçuluk felsefesi ortaya çıktı."
Sayfa 434 - AlbertoKitabı okudu
·
182 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.