Algernon'a Çiçekler eserini okumayanlar mutlaka okumalı. Bire bir olmasa da insanın zeka seviyesi ile yalnızlığının ters orantılı olduğunu oldukça başarılı biçimde anlatıyor.
Olay budur. Kimse kitabın kendisine kolayca cennet kapısını açmasını beklememelidir zaten. Okuduklarımızı kullanarak bunu biz yapacağız. Ki bazen öğrendiklerimiz önümüzde birer engel olarak durur ama gerçekte bu aşmamız içindir; ötesinde ise bir genişlik vardır.
Okuduğum bazı kitaplarda benim de huzursuzluğum artar ve kitapla ilgili yaptığım olumsuz değerlendirmelerle kendime bir yaşam yükü, rolü yüklemiş de olurum. Mesela derim ki “Şu karakter şöyle yapmamalıydı, şu olay şöyle gelişmeliydi” vs Bu durumda kitabı bir noktasından kırılmaya uğratarak kendi yaşamımda yeniden yazmam gerekir yaşayarak. Al sana zorluk, al sana huzursuzluk ama işin içinden ancak böyle çıkabilirsin.
Kitap okumak -çoğu zaman- huzur vaadetmez. Hele de bir roman, bir hikaye ise... Ama eğer elimizi taşın altına sokar isek kendi yaşamımızda romanın, hikayenin (öyle gördüğümüz) boşluklarını kendimiz doldurabiliriz . Ya yargısız, değerlendirmesiz okuyacağız ya da böyle yapacağız. 🤔 Diye düşündüm, düşünüyorum.
İYİ okumalar dilerim! 📖