Gönderi

Eylül Çıkmazı
“Saçma gelebilir ama... Beni öptüğün için birbirimize ait olduğumuzu düşünmüştüm. Sonra sen hep uzak durdun benden. Ben adım attıkça kaçtın.” Bir an, o zamanlarda hissettiklerine tahammül edemiyormuş gibi gözlerini sımsıkı kapattı. Elindeki kadehe biraz daha baskı yaparken, daha rahat konuşabilmek için tek bir yudum aldı. Bakışlarını kaldırıp onunla buluştuğunda, midesinde kelebekler uçuşmaya başladı. “En kötüsü de neydi, biliyor musun? O fotoğrafları gördüğümde, bedenimdeki tüm kan çekildi sanki. Çok... Çok kıskandım. Akla hayale gelmeyecek kadar çok... Senden nefret ettim. O kadından... Kendimden...” Poyraz elini uzatıp yüzüne dokunduğunda, Eylül de başını onun avucuna yasladı ve gözlerini yeniden kapattı. Bir süre o temasın gücünü ve içinde barındırdığı güveni hissetti iliklerine kadar. “Neden? diye sordum. Bana çekildiğini biliyordum ama bir erkek aynı anda iki kadını nasıl isteyebilirdi? Üstelik kendimi fazlasıyla iğrenç hissediyordum. Araya giren kara kedi gibi.” “Böyle hissetmenin sorumlusu benim. Bana defalarca sordun ama ben susmayı tercih ettim.” Eylül’ün gözünden düşen tek damla yaşı parmağının ucuyla yakalayıp sildi. “Senden uzak duruyordum, çünkü bizimle karşılaştığın ilk anda hedef olmuştun. Sonra pastaneye yapılan saldırı... Duyduğum anda adeta uçarak geldim. Seni henüz tanımasam da, beni kendine tutsak eden kokunun, kuytu yeşilliklerinin ve bana bakarken sanki kendini teslim edermişçesine beklenti içerisine girmiş olmanın tüm dünyamı sarstığını kabullenmiştim. Eğer seninle yakınlaşırsam, eğer hayatıma tamamen girersen, yeniden hedef olacaktın ve ben seni kaybetmeye dayanamazdım, Eylül.” “Beni kaybetmeyeceksin. Söz veriyorum. Şimdi sen de bana söz ver. Ne olursa olsun, beni kendinden uzaklaştırmayacaksın. Çünkü buna bir kez daha dayanamam.”
Ephesus YayınlarıKitabı okudu
·
157 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.