Elbette hepimiz bir şekilde tutunmaya çalışırız hayata ya da tutunduğumuzu zannederiz. Fakat aslolan yaşamdan ölüme kadar olan süreyi algılayış biçimimizdir aslında. Burada bütün çıplaklığıyla düşünülmesi gereken şey de toplumun yaşama biçiminden, değer yargılarından, burjuvazi düzenin kurallarından sıyrıldığımızda bizden geriye ne kaldı?
Kimine göre ‘tutunmak’ işin içine kendini katmadan benzer hayatları taklitten ibaretse eğer elbette kolay olacaktır. Zor olan ise kendini gerçekleştirebilmek, var olabilmek, kendim için yaşadım diyebilmek.
Eğer sizler de kötü bir resim asarım korkusuyla hiç resim asmamış ve kötü bir hayat yaşarım korkusuyla hiç yaşamamışsanız ‘tutunamayanlardan’ olduğunuzu kabul etmişsinizdir demektir.
Çok okuyan ama hayatı tanıyamayan aydınlar Oğuz Atay’ın tipik kahramanları olmuştur. Kitabı okurken de başlıca tutunamayanlardan Selim’i ve hayata tutunarak, tutunamadığını fark eden Turgut’un iç konuşmalarına, hesaplaşmalarına bürünecek kendi hayatınızdaki yansımalarını fark edeceksiniz, iyi okumalar :)