"om mani padme hum""Eski devirlerde şair demek herşey demekti; insanlar çok dar bir çevrede yaşarlardı, bilgileri, tecrübeleri, töreleri, karakterleri birbirine daha yakındı. Böyle gönlü tok insanların bu dünyada elbette fazla bir iddiaları yoktu." diyor Novalis...
İddiasız olmak, asıl mesele budur. Sözün ritminin, şiir'e vardığından habersiz, keyifle, coşkuyla söylemişler... Pek çoğunun ismi bile bilinmiyor. Kızmışlar, fena halde taşlamışlar, yorulmuşlar, yoğrulmuşlar, yılmışlar... Fakat en nihayetinde 'insan'mışlar..
Kimseyi altüst etmeye çalışmamışlar, olağanüstü bir dille büyülemeyi düşünmemişler... Büyüye inanmışlar, hatta kendi sırlarının ardına da düşmüşler... Yeri gelmiş mistitizmin ve ezoterizmin esiri olmuşlar... Göklerin ve kitonik güçlerin üstünlüğüne inanmışlar...
Yeri gelmiş bir çekirgeye, kurbağaya, timsaha, geyiğe şiir yazmışlar... Rüzgara, taşa, toprağa... Çünkü hayretler içindeymişler, gerçekmişler...
Bir süredir, Dünya Şiir Antolojileri'ni okuyorum ve bazı ülkelerin şiir diline az çok aşinayım, bu şiirlerin kökenine uzanmak oldukça keyifliydi...
Örneğin Afrika şiirinin ilk dönemlerinde, hep toprağı işlemenin bereketi, kardeşliğin ve bilgeliğin destanları yazılmışken, bir dönemden sonra şiirler hep kara tenli olmanın ıstırabını, acıyı ve hüznü dillendirmiş...
İslamiyet'in ilk kabul edildiği yıllarda ki Arap şiirleri özellikle ilgimi çekenler arasındaydı...
Bazı şairleri deli ilan edebilirdiniz, bazıları değme mizah ve hiciv ustalarını gölgede bırakırdı... Bazıları şiirlerini o kadar eğlenerek yazmışlar ki, 600 sayfayı yalnızca o yazsa, okumaktan büyük keyif alırdınız... :)
Sadelik göz alıcıydı... Söz oyunlarının olmadığı dönemlerde meğer insan ne kadar zarif, sade ve netmiş. Bunun keyfi tarifsizdi...
Okunu atmış bir kızılderilinin, heyecan içinde nemlenen gözlerini, eskimo bir babanın evine gelecek çığa yazdığı, 'canım çığ, güçlü çığ, kıyma bize.' dizelerini, efsunlu Sanskrit şiirinin ve Haikuların tadımlık örneklerini bulabileceğiniz çok kıymetli bir derleme...
Savaşlar ve yıkımlar insanı ruhu doyuran derin içlenişlerden koparıp almış, şiirin genleriyle oynamış, tatsız ,tutsuz bir şey kalmış olsa da geride, şiir her çağda bir çift kanat sesiyle avutuyor bizleri...
Hasılı;
"İnsanın gerçek özüne selam."