Bunca acının içinde nasıl böyle naif kalabildin Borchert...Fener, Gece ve Yıldızlar bu kitap ve yazarı Borchert hakkında birkaç kelam etmeden önce orijinal dili Almanca aslından çevirisini yapan Behçet Necatigil ile başlamak istedim.
Şiiri en iyi şairler çevirir savı ne kadar doğrudur bu konu tartışılır olsa da bu kitapta şiirlerin çevirisini Necatigil'den başka biri bu derece dili iyi kullanıp, Türkçe'de ustalığını sergileyip bize bu duyguları böyle güzel aktarıp hissetmemizi sağlayamazdı diye düşünüyorum. Önsöz de şöyle bir cümleyle karşılaştım. Kötü bir çevirmen, bir şiiri vezir de eder, rezil de. O sebeple Necatigil'e bu şiirleri vezir ettiği için teşekkür ediyorum.
Wolfgang Borchert, 20 yaşında kendini İkinci Dünya Savaşı'nın en acımasız hali içinde bulmuş, savaşın bütün acılarını iliklerine kadar yaşamış, yaralanmış, daha sonrasında ciddi hastalıklar ile mücadele etmiş, savaş karşıtı söylemleri sebebiyle hapse atılmış ve tüm bunları yaşarken bu kitapta bulunan birbirinden güzel şiirleri kaleme almış. 26 yaşında bu dünyaya veda etmeden önce bu kısacık ömrüne birçok eser sığdırmayı başaran, nadir yazarlardan biri olarak anılmaya devam edecek.
Fener, Gece ve Yıldızlar'a gelecek olursak kitap yazarın ölümünden önce ve ölümünden sonra olmak üzere iki bölümden oluşan birbirinden güzel 29 şiirden oluşmakta. Bu şiirlerde hüzün, yalnızlık, özlem duyguları ön plana çıkmış. Borchert'in bu kısa ve acılarla yoğrulmuş hayatını göz önüne aldığımızda incelikli, naif, duyarlı hatta melankolik bile diyebileceğimiz şiirleri kaleme alması son derece şaşırtıcı olmuş. Birçok şiirini sevdim ve ara ara tekrar okumaktan keyif alacağımı biliyorum.
Deniz feneri olsaydım
gecede, fırtınada
ışıktım, balıklara,
vapurlara, kayıklara—
ne yazık ki ben kendim
batmak üzre bir gemiyim!
Haiku tadında olanıda iliştirmeden geçemeyeceğim.
Bir son öpüştü rıhtımda—
kaldı ardımda.
Akıntıdan yana, denizlere yolun
gidiyorsun.
Bir kırmızı, bir yeşil ışıktır,
uzaklaşır.
Kitaplarla kalın. Keyifli okumalar dilerim.