Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

256 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
"Bize dayatıldığı şekliyle hayata katlanmamız çok zordur." Sigmund Freud Fazla normal değil miyiz? Sizce bunda bir anormallik yok mu? Toplum tarafından yasa olarak benimsenmiş, toplum üyelerinin nasıl davranmaları gerektiğini belirleyen kural ve ilkeler bütününe 'norm' denir. Yani norm için, toplum içinde insanlara dayatılan
Normalliğin Deliliği
Normalliğin DeliliğiArno Gruen · Çitlembik Yayınevi · 2020309 okunma
··
6,1bin görüntüleme
Gülcan Coşkun okurunun profil resmi
Elon Musk diye bir adamla aynı yüzyılda yaşıyoruz.Starlink Amerikan Şirketi ‘nin sahibi 2-3 yıla Dünya’nın çevresini binlerce uydu(internet sağlayıcı) ile donatacak:) Bu gerçekleştiğinde bir dağın tepesinde,bir çukur ova da kimseye ihtiyacımız kalmadan evimizden bile işlerimizi yapabileceğiz.Bu pandemi süreci bize gösterdi ki evden de çalışabiliyor kendi kendimize öğretebiliyormuşuz..Sonuçta hepimiz klavye başında çok çok rahat ve kendimiz olabiliyoruz:)Bizi hasta eden insanlar ise daha az insana maruz kalacağız bu bir var sayım ve tamamen kurgu:) 👍🏻👏🏻👏🏻
Mustafa A. okurunun profil resmi
Elon Musk da normal bir deli zaten.;)) Bizi hasta edenlerin azlığı çokluğu değil de bizim kendi icimizde halletmeniz gereken sorunların azlığı çokluğu önemli bence. Dünyanın ve insanlığın iyiye gitmediği bir gerçek. Yorumun için teşekkür ederim.;)
Sultannn okurunun profil resmi
İşin tuhaf yanı ise, küçükken asla olmak istemediğimiz anne ve babalarımızın, büyüdüğümüzde birer kopyası olmamız. Sanırım bu biraz da, bizlere dayattıkları baskıdan geliyor. Öyle bir baskı ile büyüyoruz ki, rol model olarak başka kimseyi düşünemiyoruz. Çünkü bize göre tek doğru onlar. Yaptıklarının doğru olduğu konusunda, çaktırmadan bizi aşılıyorlar. İncelemeyi okuyunca kendi yaşadıklarımı unuttum ve kızımı düşündüm. Yanlış yaptığım şeyleri düşündüm. Sınava hazırlanan bir ergene nasıl davranmam gerektiğini bir türlü çözemedim. Kendi haline mi bıraksam, yoksa üzerinde baskı mı kursam? İkinci yolun bir işe yaramadığını zaten biliyorum ama birinci yolu da seçemiyorum. Benden nefret etmeden hayata atılmasını sağlamaya çalışıyorum. Bakalım başarabilecek miyim? İnceleme için teşekkür ederiz. Okurken kendimi sorgulamama neden oldu. Emeğinize sağlık.
Mustafa A. okurunun profil resmi
Bahsettiğiniz iki konuyu son zamanlarda ben de düşünüyor ve yaşıyorum. Gittikçe babama benzediğimi fark ediyorum. Aynı şekilde oğluma sınav için çok mu baskı kuruyorum diye de düşünüyorum. Bu ara şu son okuduğum kitaplardan sonra baskıyı bıraktım. Ve ona başarsan da başarmasan da seni hep seveceğim diyorum. Umarım bu şekilde devam ederim. Sonuçta ruh sağlığı daha önemli. Ve bizim öğretmen olmamız da bir handikap hocam. Mesleğimiz gereği çocuklarımızı baskıya şartlandırıyoruz. Okuyup yorumladığınız için ben teşekkür ederim Sultan hocam.;)) .
Sümeyra Özat okurunun profil resmi
Merhaba Mustafa Hocam. Yine güzel bir incelemenizle bizleri ortak bir paydada buluşturduğunuz için teşekkür ederim.. :) Normal sözcüğünün, norm sözcüğünden türediğini incelemeniz sayesinde fark ettim ve bu beni oldukça heyecanlandırdı. Düşüncelerinize paralel olarak, kendi olamama sancımızın azılı müsebbibi olan 'el-alem' hakkında, bir İncelememde şöyle yazdığımı hatırlıyorum: "İnsanı 'Lanet olası federaller!' diye isyana sürükleyen, adeta kendine hayat sigortamız rolünü biçen, başlı başına kurumsallaşmış bir lobiden bahsetmek mümkün. Adı da el-alem!" :) Psikoloji bilimiyle bilhassa hümanistik kuramlarla ilgilenen pek çok kişi 'koşulsuz sevgi' kavramının yanılgısına düşer. Biraz radikal olabilir ama açıkçası ben, kendimiz dışındaki hiç kimseye -anne/çocuk ilişkisi dahil- koşulsuz sevgi besleyebileceğimizi düşünmüyorum. Bir keresinde deliliği normalleştiren bir arkadaşımla, sahip olduğumuz bilgilerin, duygu, düşünce ve davranışlarımızın kökenine inme kararı aldık. Böylece hangilerinin gerçekten bize ait, hangilerinin başkalarınkine eklemlenerek sahiplenilmiş olduğunu keşfedecektik. Keşif yolculuğumuzda ilerledikçe gördük ki aslında pek çoğu bize ait değil. Ulaştığımız bu sonuç pek şaşırtıcı olmasa da bilinçli bir farkındalıkla bunları gözlemlemek oldukça şaşırtıcı! Bundan sonrasının olabildiğince 'bize ait' olabilmesi adına bu yolculuğumuzu rutinleştirdik, halen devam ediyor ve hep edecek gibi. Bize ait diyorum ama 'biz' ne kadar kendimiziz?' orası da muamma.. Amo Gruen ve düşünceleri hakkında pek bilgi sahibi değilim ama incelemeniz ile dikkatimi çekti hocam. Çokça istifade ettiğim bir inceleme oldu, kaleminize sağlık..
Mustafa A. okurunun profil resmi
İncelememi tekrar okudum da çok uzun yazmışım. Sabırla okuduğun için teşekkür ederim Sümeyra. Koşulsuz sevgi konusunda hemfikiriz. Ne kadar kendi'miziz konusunda da. Yazar birçok psikanaliste göre farklı düşünüyor. Okuduğum psikanalistler Freud'u rehber olarak alırken, Gruen genel anlamda Freud'a karşı. Okuyup düşüncelerini öğrenmek isterim. Güzel yorumun için teşekkür ederim.;)
Eylül Türk okurunun profil resmi
Arno Gruen dendiğinde aklıma gelen ilk şey, şu muhteşem tespitidir; “Orjinal olarak doğuyor ama kopya olarak ölüyoruz.” Parmak izleri farklı olan insanların, ruhları nasıl aynı eğilimleri gösterebilir? Hepimiz başarılı olacaksak, kim kaybetmenin keyfini sürecek, kendimizle dalga geçmek az bir keyif midir sorarım size :) İnsan 'hizayı bozan kişi' yaftasını taşımak pahasına, kendi sınırlarına yürüme cesareti gösterebilir ve aslında hayatın yaşanmaya başlandığı yer tam olarak burasıdır. Bizden beklenenle, bizim kendimizden beklediğimiz şey arasındaki gergin iple çoğu zaman tarzancılık oynuyoruz :)) Çocuklarımız bizim kadar bile şanslı değil çünkü yeni dünya, niteliksiz görüntüler ağında, 'beğen' ve 'kanalımı takip et' samimiyetsizliğine davet ediyor onları... Çok güzel bir tahlil olmuş Mustafa Hocam. Empatinin Yitimi'ni okumayı çok istemiştim, bunu da ekleyeyim listeme😅 Teşekkür ederim.
Mustafa A. okurunun profil resmi
Gruen'i sevdim gibi. Gerçi okurken Freud'a ihanet ediyor gibi oluyorum ama her kuramına da katılmıyorum;)) Yorumunuzdan şunu çıkardım: İnsan kendi aksayan yönlerini kendisini bilirse düzeltebilir. Çocuklar konusunda da çok haklısın. Okuyup yorumladığın için çok teşekkür ederim.;))
Bu yorum görüntülenemiyor
Batuhan okurunun profil resmi
Ben bu kitabın incelemesini yazmayı çok istemiştim ama kafamdakini yansıtmak çok zor gelmişti bana. Anlam veremediğim bazı şeyleri bu kitap sayesinde temellendirebilmiştim. Öne sürdüğü ''kendiliğe ihanet'' kuramı gerçekten çok vurucu bence. İnsanlığın içine düştüğü çıkmaz henüz çok küçükken başlıyor ve bu o kadar evrensel bir hata ki insanlığın iyileşmesi gerçekten çok zor. Çünkü her çocuk gerçek anlamda onulmaz yaralarla büyüyor. O öfke patlamalarının yönünü anlattığı bölüm de çok ilgimi çekmişti. Her kim, kişiye kendine ihanet ettiği gerçeğini hatırlatırsa, ona karşı müthiş bir öfke duyuluyor. Mesela itaatkar bir toplumda her kim itaat etmiyorsa, özgürce yaşayabiliyorsa o hemen öfkenin odağı haline geliyor. Nietzsche Zerdüşt'te şöyle diyordu: ''Halkın, köpeklerin kurttan nefret etmeleri gibi nefret ettiği kimseye gelince, o özgür tindir, zincirlerin düşmanıdır, tapmayandır, ormanlarda yaşayandır.'' Bu bilgiler sayesinde paralel okumalar da çok daha anlamlı hale geliyor. Uzun oldu ama hem kitap çok güzel hem de incelemen çok çok güzel olunca ben de saldım kendimi. Kıymetli kalemine sağlık Mustafa hocam. :)
Mustafa A. okurunun profil resmi
Hiç de uzun olmamış keşke sen de inceleme yazsaymışsın. Ben de tam olarak anladığımı anlatabildiğimi sanmıyorum. Kitabı okuyanların daha kolay anlayacağı bir inceleme oldu belki. "Her kim kendine ihanet gerçeğini hatırlatırsa ona karşı öfke duyuluyor" Çok haklısın. Birçoğumuz da bunu hatırlamayarak yaşıyoruz. Fark ettiğimizde ise Gruen'in dediği gibi içsel yarılma oluyor. Nietzsche'nin sözü de çok doğru ve güzelmiş. Kendimi Zerdüşt'e hazır hissetmiyorum daha ama yakın zamanda okumayı düşünüyorum. Yorumun incelemeye katkı sağladı. teşekkür ederim.;))
2 sonraki yanıtı göster
DERYA okurunun profil resmi
"Huzurlu insan,değiştiremeyeceği şeylerin farkına varmış olandır." Bu cümleyi bir yerde okumuş ve kendimin böyle mutlu olduğunu düşünmüştüm şimdi incelemenizi okurken tekrar şunu sordum kendime normalmiyim...? Sanırım çok bilmek iyi değil yaa. Anormal olamamak bize dayatılanı çaresizce kabul etmek bilmiyorum doğru mu anladım olayı anladıysam niye huzursuz oldum. Neyse siz psikoloji okumaya devam edin ben kendimi tedavi edeceğim :)
Mustafa A. okurunun profil resmi
Huzur ve mutluluk farklı kavramlar aslında. Mutluluk her zaman fazlasını istemektir. Huzur ise var olanı korumaktır. Var olanı korumak bizi mutlu ediyorsa ne güzeldir. Ben böyle bakıyorum hayata. Çok fazla şey beklemiyorum. O yüzden mutluluktan ziyade huzurun önemli olduğunu düşünüyorum. Çocuğun için psikoloji okumak iyi olur bence Derya. Sen onu ne kadar karşılıksız ve koşulsuz sevsen de onlar bunu fark edemiyor. Olumsuz durumlarina kızıp olumlu durumlarında onları alkislarsak normalleştirmeye çalışırız. Bence çocuklara şunu hissettirmemiz gerekir: Ne olursa olsun benim için önemlisin. Normalliğe gelince hepimiz normal görünen delileriz ama farkında değiliz.;))
3 sonraki yanıtı göster
Tamara okurunun profil resmi
Yazarın empati yitimi kitabını okudum.okuduktan sonra dış dünyada yaşanan onca kaosun tek sebebi sevgi yetersizliğinden kaynaklı olduğunu görmenizi sağlıyor.sonra birde “ben” kişiliğinizi sizinle masaya oturuyor:))incelemeniz tam bir terapi niteliğinde olmuş kaleminize sağlık :))
Mustafa A. okurunun profil resmi
İnceleme nasıl oldu inanın bilmiyorum.;)) O kitabı da okumayı düşünüyorum. Aslında sevgi yetersizligi ve ben kişiliği bu kitapta da vardı. Teşekkür ederim okuduğunuz için.;))
Bu yorum görüntülenemiyor
Kaan okurunun profil resmi
Baltanin tercih edilmesi, biriken nefretinin büyüklüğünü gösteriyor. İnsanın toplumla ilişkisini, "ne senle ne de sensiz," (sanırım şarkı) sözü kısaca açıklıyor. İncelemede anlatılanın tersi diyebileceğimiz bir durum ise şu: bir insan sanırım bir sene veya belki daha az süre tam tecrit altında tutulursa halüsinasyonlar görmeye başlayıp kısaca deliriyormuş. Zaman duygusunu vb kaybediyormuş, kendi kendine konuşmaya başlıyormuş. Kısaca iletişime geçeceği bir insan arıyormuş. Velhasıl kelam, bence insan denilen canlı, miktarı kişiden kişiye değişmek şartıyla başlı başına delidir, deli olmaya mahkûmdur. Bu nedenle hiçbir şeye şaşırmamak lazım: her insan akla gelebilecek en akıl almaz kötülüğü, vahşeti yapmaya programli diyebiliriz, şartların uygun hâle gelmesine bakar her şey. Bilgilendirici inceleme için teşekkürler :)
Mustafa A. okurunun profil resmi
Kesinlikle haklısın balta nefretin büyüklüğünü gösteriyor ama daha büyüğü var. Burada ailesini katledip intihar eden çocuk suçu her iki kesimde de görüyor. Daha büyüğü ise çocuğun intihar edip ailesini cezalandirmasi olurdu. Toplumumuzda olan genç intiharların büyük çoğunluğu bu şekilde oluyor. Çünkü kendi canına kıyan kişi ölümüyle ailesine olan nefretini de gösteriyor. Bir anne baba için bundan büyük ceza olmaz diye düşünüyorum. Yorumda bahsettiklerin aslında kitabın özeti olmuş. Yazar da bugünkü şartlarda senin dediğin gibi herkesin az çok deli olduğunu ve şizofrenlerin daha samimi olduğunu söylüyor. Okuyup katkı sağladığın için ben teşekkür ederim Kaan.;))
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.