Gönderi

112 syf.
·
Puan vermedi
Ehl-i dîl bir dostum umreye gitmişti. "Hep Kabe'yi görünce ağlayacağımı sanırdım, ağlayamadım" dedi. "Sonra ağlayamadığıma ağladım...." Yıllardır bu cümleleri hatırlarım. Benim için çok farklı anlamlar taşıyor o beldeler. Sözlüklerin bilmediği, kendimin de cahili olduğum kelimeler ve terkipler. Daha çok sükûta ve göz yaşına tekabül ediyor. Dostumun açtığı paranteze denk düşüyor bu hisler... Daha önce Ali Şeriatî'nin ve Necip Fazıl'ın Hac, Ahmet Turan Alkan'ın Hac Günlüğü, Eva de Vitray Meyerotch'in Kutsal Şehir Mekke, Talha Uğurluel'in Mekke Medine Rehberi, Ali Ulvî Kurucu'nun hatıratı bölgeye dair olduğum öncül kitapları. Bir de Kur'an Atlasım var o tayyib beldeleri resimleyen...Okuduğum siyer kitaplarını dahil etmiyorum... Kısacık bir kitap...Suudların çokça eleştirildiği kısımlar var. Ben o ilk bakışın heyecanını aradım ve buldum satırlarda. Kabeye ilk bakış, Mescid-i Nebiye ilk bakış. O kadar güzel aktarmış ki... Kabe'nin içinde namaz kıldığını anlatmış Mustafa Necaati Hoca. Üç direkli Kabe'nin her dört duvarına yönelerek namaz kılışını.  “Kim benim şu mescidimde, bir tek vakti geçirmeksizin kırk vakit namaz kılarsa, kendisi için cehennemden berat ve azaptan kurtuluş yazılır. O kişi nifaktan da uzak olur.” “Evimle minberim arası cennet bahçelerinden bir bahçedir ve minberim kevser üzerindedir." Orada da namaz kıldığını nakletmiş. Ama nasılını anlatmamış. Bir sır gibi içinde saklamış. Biliyorum bazı şeyler anlatılmaz, anlatılmamalı. Ama insan bu tecrübeyi merak etmiyor değil...
·
236 görüntüleme
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.