Gönderi

Neyim? Bir hiç... İşe güce yaramaz, topal... Sen sağlamsın, senin hakkın, dünyadan zevk al: Çünkü orda düşmanlarla boğuşurken biz Siz muhteşem salonlarda şarap içtiniz! Ey gözünün rengi bana yabancı güzel, Her yolcunun uğradığı ey hancı güzel! Sen yabancı kucaklarda yaşarken her gün Yapıyorduk biz de kanla, barutla düğün. "Topal Asker" şiirinin de hazin bir hikâyesi vardır. 1915 yılından itibaren çeşitli cephelerde savaşan Ahmet Turan, iki cephede ayağından sakatlanır ve topallayarak yürümeye başlar. Bir şarapnel parçası da burnunu, çene sini dağıtır, yüzü tanınmaz hâle gelir. Terhis edildikten sonra köyüne gittiğinde hem köyünün hem de ailesiyle köylülerinin Rus ve Ermeniler tarafından kaçarken yakıldığını görür ve üzüntüyle Istanbul'a döner. Ayrılırken adresini veren komutanının Avrupa yakasındaki evine giderken yolcu vapuruna biner. Sendeleyip tutunarak bir banka oturur. Vücudu ve ruh hâli ülkesinin durumu gibidir. Karşı tarafta oturan ve yabancıyı andıran bakımlı ve alımlı kız, Ahmet Turan'a bakıp bakıp güler, onunla alay eder. Bu duruma çok üzülen Ahmet Turan komutanının evine varır, hıçkıra hıçkıra çok ağırına giden bu olayı anlatır. O sırada komutanın arkadaşlarından Mehmet Nail Bey'in oğlu Askeri Tibbiye öğrencisi Atsız da oradadır. Atsız, bu kahraman Türk gazisine yapılan terbiyesizliğe çok üzülür ve duygularını gençlik heyecanına katarak Ahmet Turan'ın ağzından o arsız kıza "Topal Asker" şiiriyle cevap verir.
·
42 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.