Küresel kapitalist-liberal yönetimde, mutlak ve zorunlu olarak gelişmiş, az gelişmiş ve gelişmemiş ülkeler olmak zorunda. Kapitalist-liberal düzenin en büyük hedefi olan "kâr" ilkesinin devamlılığı ve kâr'ın giderek yukarı bir ivme kazanması, bu hiyerarşik ayrımın varlığına ve keskinliğine bağlıdır. Kapitalist, dünyayı (ülkeleri) bu hiyarerşiye mahkûm ederek, dünyanın her yerindeki emekçilerin, saat başına eşit emek üretmesine rağmen, eşit ücret alamaması; aynı emek miktarıyla üretilen ürünlerin, farklı (daha kâr'lı) fiyattan satılması; diğer (çoğunluktaki) ülkelerin, piyasa gücünü elinde tutan (azınlıktaki) gelişmiş ülkelere bağlı kalması (kalmaması durumunda, bknz: yaptırım ve ambargoların nedenleri) ; ülkeler arasında her değerin üzerinde duran "kâr rekabeti" ortamının yaratılması ve sürekli körüklenmesi; ülkelerinde ezilen konumda bulunan kitlelerin "milliyetçi-şovenist" duygularla körleştirilmeye çalışılması; aynı miktarda ve aynı nitelikteki ham maddenin daha uyguna (az maliyetle) elde edilmesi gibi, çok çok fazla noktada kendisine artılar kazandırır ve temel ilkesi olan "kâr" oranını, çok fazla artırır. Kapitalist bu hiyarerşiye ve sınıflandırmaya o kadar muhtaçtır ki, bu hiyarerşinin ortadan kalkması, onun "kâr" boğazlarını boğulurcasına sıkar ve onun egemenliğini ortadan kaldırır.
Bu yüzden, kapitalist-liberal düzende, az gelişmiş ya da gelişmemiş bir ülkenin (sürekli dile getirilen bir hayal olarak), sıçrayış yapıp "gelişmiş" ülke konumuna ulaşması çok çok zor, hatta neredeyse imkansızdır. İlki, kapitalist, (her ne kadar bunun tersini propaganda etse de) zaten bunu istemez, çünkü mevcut durumda zaten bu durumdan oldukça yararlanır.
İkincisi, kapitalist, zaten az gelişmiş ya da gelişmemiş ülkeleri öyle zor şartlara mahkûm etmiştir ki, bu ülkelerin "gelişmiş" ülke konumuna sıçrayış yapmasının çok büyük oranda (bilinçli olarak) önüne geçmiştir. Kaldı ki, gelişmiş bir ülkenin kendisi gibi, az gelişmiş ya da gelişmemiş ülke de kapitalisttir ve rolünün dışına çıkmaz, çıkmak istemez.
Sonuç olarak, az gelişmiş ya da gelişmemiş bir ülkenin, varsayım olarak, gelişmiş ülke konumuna ulaştığını kabul edelim.
Bu üste doğru olan konum değiştirme, kapitaliste yine de pek zarar vermez, çünkü kapitalist bu boşluğu derhal başka az gelişmiş ya da gelişmemiş ülkelerle dolduracak alternatiflere sahiptir. Bugün Türkiye'nin ya da X ülkesinin şu veya bu konumda durmasının hiçbir önemi yok. Asıl önemli olan, kapitalist-liberal düzen var oldukça, bu hiyarerşinin ve bu konumlarda duracak ülkelerin daima var olacak olmasıdır. Çünkü bu hiyarerşi, kapitalistin vazgeçemeyeceği "ekmeğidir."