Vahşetin Çağrısı kitabında bir köpeğin hayatını okuyorsunuz ama aslında belki de içimizdeki köpeğin hayatını...
Kitaptaki kahramanımız Buck refah içinde yaşarken en zor şartların olduğu bir ortama düşüyor , işte içindeki vahşetin çağrısı, ilkel dönemlerdeki atalarından gelen özellikleri bu ortamda yavaş yavaş ortaya çıkıyor. Her ne kadar bu özellikler ortaya çıksa da Buck gözümüzde asil bir köpek olarak kalıyor. Şartlara ayak uysa da diğer köpeklerden farklı bir yanı var. Sopanın ve dişin yasasını öğrense de o yasaya saygı duymuyor , hayatta kalmak için bu yasalara uysa da ...
Buck'ın doğasının gereği ögrendikleri ve uyguladıklarıyla empati yapabiliyoruz ve bir soru yankılanıyor içimizde belki de benim içimde; " peki ya ben , insan olmak ile bu kadar övünen ben ne kadar insanım , eğer ki şartlar beni zor duruma düşürdüğünde hayatta kalmak için ne kadar içimdeki vahşeti dinlerim?"