Gönderi

huzursuz beyin alıntısı
-ALINTI- ZATEN ÖLMÜYOR MUYUZ? Steven Pressfield, kitabı Yaratma Savaşı’nda klasik senaryodan yola çıkıyor: Kadının biri kanser olduğunu ve altı aylık ömrü kaldığını öğrenir. Birkaç gün içerisinde işinden istifa eder ve yazı yazmak, Yunanca öğrenmek gibi hayallerinin peşine düşer. Kadın hayatının en mutlu günlerini yaşarken, arkadaşları onun delirdiğini düşünürler. (Kadının kanseri gerilemeye başlar. ) “Bu mudur yani?” der Pressfield, "içimizdeki dirence karşı koyabilmek için illa ölümle yüzleşmemiz mi gerekir?" ZATEN ÖLMÜYOR MUYUZ? Devam eder: “Zaten karanlıkta kalmış her şaşkın ruh, bir sabah ansızın sihirli bir değnekle rüyasını gerçekleştirmek için ilk adımı atacak güce kavuşsaydı, memlekette psikologlar işsiz kalırdı. Hapishaneler boşalırdı. Alkol ve tütün endüstrisi çökerdi.” Pressfield elbette abartıyor (Makalenin sonunda, ressam olan Hitler’in boş bir tuvalle karşılaşmaktansa İkinci Dünya Savaşı’nı başlatmasının kolayına geldiğini iddia ediyor.) Abartıyor ama gösterdiği yer doğru. Normal zamanlarda kendimize doğru yönelirsek, insanlardan uzaklaşmaktan ve yalnız kalmaktan endişeleniyoruz. Ölümle yüzleştiğimizde ise zaten uzaklaşacak zamanımız kalmıyor. Önceliklerimiz değişiyor ve daha fazla kendimize odaklanıyoruz. Clarrissa Pinkola Estes’in kadınlar için yazdığını genelleyebiliriz: “Bir insan, kendisi olduğu zaman başkalarını kendisinden uzaklaştıracağını hissedebilir, ama ruhu meydana çıkarmak ve değişiklik yaratmak için gereken, tam da bu psişik gerilimdir.”
·
142 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.