Gerek Marksist-sosyalist feminizmler, gerekse radikal feminizmler, ‘kadın’ kategorisiyle ‘kadınlar’ın toplumsal hayatlarının bilincinde olmayı eşzamanlı olarak doğallaştırmışlar ve doğal olmaktan çıkarmışlardır. Bu iki olgunun neye benzeyeceğini belki şematik bir karikatürle ortaya serebiliriz. Marksizan sosyalizm, sınıfsal yapıyı ifşa eden ücretli emek analizinde kök salmıştır. Ücret ilişkisinin sonucu, işçinin kendi ürününden kopmasıyla birlikte sistematik yabancılaşmadır. Bilgide soyutlama ve yanılsama, pratikte tahakküm egemendir. Emek, bir Marksistin yanılsamayı aşmasını ve dünyayı değiştirmek açısından gerekli bakış açısını bulmasını sağlayacak en ayrıcalıklı kategoridir. Emek, insanı insan kılan insanallaştıncı etkinliktir; emek, bir özne bilgisine, bu suretle boyunduruk altında tutulma ve yabancılaşma bilgisine imkân tanıyan ontolojik bir kategoridir.