Gönderi

Gerek Marksist-sosyalist feminizmler, gerekse radikal fe­minizmler, ‘kadın’ kategorisiyle ‘kadınlar’ın toplumsal ha­yatlarının bilincinde olmayı eşzamanlı olarak doğallaştırmışlar ve doğal olmaktan çıkarmışlardır. Bu iki olgunun neye benzeyeceğini belki şematik bir karikatürle ortaya serebili­riz. Marksizan sosyalizm, sınıfsal yapıyı ifşa eden ücretli emek analizinde kök salmıştır. Ücret ilişkisinin sonucu, işçi­nin kendi ürününden kopmasıyla birlikte sistematik yaban­cılaşmadır. Bilgide soyutlama ve yanılsama, pratikte tahak­küm egemendir. Emek, bir Marksistin yanılsamayı aşmasını ve dünyayı değiştirmek açısından gerekli bakış açısını bul­masını sağlayacak en ayrıcalıklı kategoridir. Emek, insanı insan kılan insanallaştıncı etkinliktir; emek, bir özne bilgisi­ne, bu suretle boyunduruk altında tutulma ve yabancılaşma bilgisine imkân tanıyan ontolojik bir kategoridir.
·
72 görüntüleme
Sedat Temel okurunun profil resmi
Sosyalist-feminizm, kendi soyuna sadık kalıp Marksizmin temel analitik stratejileriyle ittifak halinde olarak iler­lemiştir. Hem Marksist feministlerin hem de sosyalist femi­nistlerin esas başarısı, emek kategorisini, ücret ilişkisi ka­pitalist patriyarkayı öne çıkaran daha kapsamlı bir emek görüşüne bağlandığında bile, (bazı) kadınların gördükleri işleri de kapsayacak şekilde genişletmek olmuştur. Özel­likle de kadınların ev içindeki emekleri ve kadınların anne­ler olarak yaptıkları (yani, sosyalist-feminist anlamda ‘ ye­niden üretim’), teoriye Marksizan emek kavramıyla ben­zerlik kurma üzerinden sokulmuştur.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.