Gönderi

Tâlâ'ya ve Aileme
Benimle konuşurken kırık dökük bir Arapça'yla konuşuyorlardı. Arapça bilmeme rağmen onlarla Arapça konuşmayı reddettim ve İngilizce konuşmaya başladım. Bunun üzerine söylediklerimi tercüme edecek birisine ihtiyaç duydular. Topraklarımı, Kudüs'ümü işgal ettikleri yetmiyormuş gibi dilimi de işgal etmek istiyorlardı. Sizinle kötü, aşağılık ve iğrenç Balfour Deklarasyonu'nun diliyle konuşacağım. Size verdiği uğursuz sözle, mübarek topraklarımızda hâkimiyet kurmanıza izin veren Balfour Deklarasyonu... Fakat dilimi işgal etmenize asla izin vermeyeceğim. Mütercim benimle Arapça konuşmaya çalışsa da Arapça tek bir harf bile söylemedim. Ona: "Eğer İngilizce sana zor geliyorsa Korece bilen başka bir mütercim ara." dediğimde küplere bindi. Yüzü kızgınlıktan kıpkırmızı oldu. Ben ise kızgın değil, bilakis mutluydum, çok mutluydum. Çünkü Siyonist bir askeri kızdırmıştım. Kendisine hakaret ettiğimi hissetti. Saatlerce bekledikten sonra hiçbir şey sormadan pasaportumu verip: "Sınırı geçebilirsin." dediler. Ben de pasaportumu alıp Filistin'e ilk defa, merhaba, dedim..
Sayfa 51 - Ekin yayınlarıKitabı okudu
·
33 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.