Gönderi

Cumhuriyet kurulurken Avrupa'nın gündemini sıklıkla meşgul eden ideolojilerden biri ırk fikriydi. Dolayısıyla Cumhuriyet'imizin kurucuları, Tanzimat dönemi Osmanlı elitlerinden birçoğu, bugün biz Avrupa'yı nasıl merak ediyorsak onlar da merak ettiler ve ırk fikrini Avrupalılardan öğrendiler. Irk fikrinin çok yükselişte olduğu dönem 19. yüzyılın ikinci yarısı ve 20. yüzyılın başlarıdır. Peki, buradan ne doğdu? Buradan ulus devlet dediğimiz şey doğdu. Türkiye'de ulus devlet, her ulus devlette olduğu gibi Türk milletine vurgu yapan bir formda doğdu. Cumhuriyet'in tarihine baktığımız zaman Cumhuriyet'in kurucuları ve kurucu elitleri, biz madem bir ulus devlet kuracağız, imparatorluğu feshettik, o zaman bu devlete bir ulus lazım diye düşündüler ve bizim Türk ulusu, Türk milleti dediğimiz şeyin tarihsel kökenlerini merak ettiler. Mesela, Ulus'taki Hitit heykeli bu arayışlardan birinin ürünüdür. Çünkü o Hitit heykelini oraya dikenler Türk milletinin atalarının Hititler olduğunu düşündüler ve bunu yaptılar. Mesela, Sümerbank'ın adı Sümerlerden gelir, Sümerbank'ın kurulduğu yıllarda Cumhuriyet'imizin elitleri Türk milletinin atalarının Sümerler olduğunu düşündüler ve dolayısıyla bankanın adını Sümerbank koydular. Bu çok büyük tartışmalara yol açtı. Çünkü onlar Türk milletinin de Ari bir ırktan geldiğini ispatlamaya çalışıyorlardı. Zira Ari ırk demek medeni ırk demekti, Avrupalı demekti. Dolayısıyla eğer Türk milleti de Ari bir ırktan geliyorsa, bu modern medeniyetten biz de nasiplenebilirdik. Bu, bir gurur kaynağıydı, vesilesiydi. Fakat bu tartışma yürümedi ve bir süre sonra bu fikrin yanlış olduğunu düşündüler ve bu sefer de Orta Asya'ya yöneldiler. Orta Asya'ya yönelişin hikâyesi şöyle: Önce Macar ve Rus akademisyenlerin çalışmalarıyla oldu bu. Göktürk Yazıtları bulundu ve Türklerin ataları tespit edildi. Daha sonra Mustafa Kemal zamanında, Türk liralarının üzerine bozkurt resmi koydular. Böylece Orta Asya'dan geldiğimiz tescil edilmiş oldu ve bu fikir Türkiye Cumhuriyeti'nin ulus modelinin ideolojisi hâline geldi. İşte bunun kırılma anı 1921 Anayasasıyla 1924 Anayasası arasındaki farklılıkta yatıyor. 1921 Anayasası ve 1920 Meclisi Türkiye'deki halkların temsilcilerini içeriyordu. Türkler, Kürtler, Çerkezler ve başka herkes vardı. Fakat Mustafa Kemal bunların görünemeyeceğini düşündü, meclisi ve 21 Anayasasını feshetti, 24'te Kürtleri ve muhafazakârları dışarıda bırakarak yeni bir meclis kurdu. Bu arada biz Lozan Antlaşması'nı kabul ettik. Aslında birinci meclis, Lozan Antlaşması'nı kabul etmek istemiyordu. O zaman ben ne yapayım, diye düşündü Mustafa Kemal. Meclisi feshedeyim, Lozan Antlaşması'nı kabul edecek bir meclis kurayım dedi ve o meclisi kurduğu zaman artık devletin ideolojisi de belli olmuş oldu. Bu ideolojinin adı seküler Türk milliyetçiliğidir.
Sayfa 245Kitabı okudu
89 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.