Savaştan yıllar sonra Roma’da, intihar olasılığının çok ağır bastığı bir ölümle
yaşam sahnesinden ayrılırken, çalışma kamplarından ve gettolardan sonra sağ kalmayı başarabilmiş şair Paul Celan (1920-1970), İkinci Dünya Savaşı’ndan çeyrek yüzyıl sonra, 1970 Mayıs’ında, Paris’te, kendini Seine Nehri’ne atarak yaşamını noktalamıştır.
Birinci Dünya Savaşı’nın dehşetini
yaşadıktan sonra savaşa ilişkin düşüncesini, “Kim söz ediyor ki zaferden? Bütün sorun hayatta kalabilmek!” diye dile getiren Rilke’nin kendini yaşamı boyunca bir ülkeden
diğerine atmış olması, acaba “başka başka yerlerde” rahat yaşayabilmesinden mi, yoksa insanı insan kılan erdemlerin
ve ideallerin bütünlüğünü yitirdiği bir Avrupa’da, bundan böyle her yerin hiçbir yer, hiçbir yerin de her yer olabileceği bir dünyada yaşamak zorunda olduğunu bilmenin tedirginliğinden mi kaynaklanmıştır?
Paul Celan, Bremen Edebiyat Ödülü’nün kendisine verilişi dolayısıyla, 1958 yılında yaptığı konuşmanın bir yerinde şöyle der:
“Onca yitirilen arasında erişilebilir, yakında ve yitirilmeden kalan ise hep bir tek şey oldu: Dil.
Evet, o, yani dil, her şeye karşın yitirilmeden kaldı.
Ama kendi yanıtsızlıklarıyla, korkunç bir suskunlukla,öldürücü konuşmaların binlerce karanlığıyla çarpışmakzorunluluğuyla karşılaştı. Bütün bu badirelerin içinden
geçti ve olup bitenler için sözcük harcamadı; fakat bütünbunları yaşadı. Yaşadı ve ondan sonra, bütün bunlarla‘zenginleşmiş’ olarak, yeniden gün ışığına çıkmasına izin
verildi.Ben, gerek o yıllarda, gerekse daha sonraki yıllarda iştebu dilde şiir yazmaya çalıştım: Konuşmak için, kendimi
yönlendirmek için, nerede olduğumu ve nereye götürülmek istendiğimi betimleyebilmek için...”