Gönderi

330 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
ilk, inceleme -benim hissetikler yığını-
bu medyada bir kitap incelemesi yayınlamam diye düşüneli çok uzun zaman geçmedi -çünkü sanırım bunu kendime vazife görmüyordum, yetkin değildim- lakin üstüne bu kitabı okumuş bulundum ve beynimde çakan şimşekler boşuna gitmemeliydi. içimde dalgalanan sonra da kabarıp taşan -tıpkı fırtınalı karadeniz gibi- bu duyguları biriyle konuşmalıydım, yazmalıydım ya da. yazım bir inceleme yazısından çok yukarıdan da anlayacağınız üzere bir duyguları paylaşma içeriği olacak. bu yüzden kitapla ilgili eğer okumadıysanız görmek istemeyeceğiniz bilgiler içeriyor olabilir. hatta olabilir değil içerecek. lütfen kitabı okuyup devam ediniz. kitabı okuyup da bu yazıyı da sonuna kadar okuma nezaketini gösterenlerden geri bildirim alıp bu kitap üzerinde onlarla tartışmayı, benim kaçırdığım ve sizin büyülendiğiniz yerlerden ayrıca bahsetmeyi çok isterim. nerden başlasam bilmiyorum. kitap pek beklemediğim üzere Ahmet isimli başkahramanımızın "ben" olarak kendinden, yaşadığı yerden -Podima- ve hikayemizin asıl başlama sebebi olan "Podima Cinayeti"den bahsetmesiyle başlıyor. Podima Cinayeti diyorum ve özellikle baş harflerini de büyük yazıyorum ki "Gazeteci Kız"ımıza dikkatimi çekeyim. sonunda fark ediyorum ki bu kızın adı kitapta gerçekten hiç geçmedi ve ben bunu hiç ama hiç sorgulamadım. bu ayrıntıda bile etkileniyorum. hikaye ilerliyor. "Ahmet" gazeteci kıza "Mehmet"in hikayesinin bir bölümünü anlatırken yazılar bir yerde o kadar karmaşıklaşıyor o kadar birbiri içine giriyor ve adeta bir oluyor ki içimden 'Bu Ahmet hiç iyi değil. Psikolojik bir rahatsızlığı olmalı. Gerçek burda bitmiş işte hikaye başlamış.' diyorum. ama inanın bunu söylemiş de olsam kitabın sonunda uğradığım şaşkınlığı, yaşadığım duygu doygunluğunu anlatamam. Ahmetin Ahmet olmadığını Livaneli artık bize söylediğinde -başta biraz beynim yandı yok ya ben yanlış okumuşumdur Mehmet değil Ahmettir de olsam- durdum ve kitabın içinde her yerde ipuçları aradım. ve şu bölüm beni benden aldı götürdü: "İyi ki adını Ahmet koymuşlar! dedi. Mehmet olsaydın yanmıştın. Bu sözü beni çok etkiledi." ne garip. insan ve duyguları ne garip. Mehmet'in yaşadığı acı ve travma sonrası kendine bu kalkanı yaratması, buna bu denli inanması ve ardında kendisinin bıraktığı bu ipucunu -minicik de olsa- gözden kaçırması ne garip. ben tıp fakültesi öğrencisiyim ve nöroanatomi alalı, insan beyninin bizim çözebildiğimiz -çözebildiğimiz kısmına vurgu yapmak istiyorum çünkü uçarı bir soru sorduğunuz anda yıllarca okumuş yetkin bir profesör bile merakla sizin soruya bir cevap veremez öyle büyüleyici bir organdır beyin- kadarını öğreneli çok olmadı. bilmediğimiz, gizemini çözemediğimiz insan beynine ait o kadar büyüleyici detaylar var ki bir tanesini de burda görmek bana nöroyu tekrar almışımcasına bir haz bir merak duygusu verdi. çok uzatamayacağım. zaten nöro falan diyince benim kafam biraz dağıldı. bu kadar yazmanın üstüne "karadeniz" söndü "fırtına" dindi sanki. kelimelerim son cümlelerini kuruyor. çok beğendim. insan sevdiği bir şeyi daha nasıl anlatsın ki. gözlerinizin içine bakıyorum ve üstüne basarak söylüyorum ki çok beğendim. herkes okumalı. bir de unutmayayım ve yüzümde oluşturduğu gülümseme baki kalsın diye bu kitabı satın alışımdan bahsetmek istiyorum. aştideyim bir kitap alacağım. Livaneli görünce benim aklımda canlanan Serenad arıyor gözlerim. -henüz okumadım ama sıradaki o olacak kuşkusuz- ancak kalmamış, kitapçı 'Amaan herkes de Serenad alıyor hep zaten. Bak o kalmamış bu da çok güzel kitaptır.' diyerekten Kardeşimin Hikayesini göstermişti bana. kafamda yoktu ya almamıştım o gün. başka bir gün başka bir yerde yine Serenad'ı bulamazken bu söz canlanmıştı aklımda tamam bu sefer kafamda ya almıştım Kardeşimin Hikayesini. böyle bile etkiledi bu kitap beni.
Kardeşimin Hikayesi
Kardeşimin HikayesiZülfü Livaneli · Doğan Kitap · 2019106,3bin okunma
·
143 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.