George Orwell yönetim sistemi güç kullanarak bize son vermesinden korkardı, oysa
Aldous Huxley için sistem bize sonsuz eğlence imkanı sunarak bizi kontrol altına almasından korkardı. Örneğin, iki fareniz var. Bir tanesi istediğiniz şeyi yapamayınca cezalandırırsınız, yapınca ödüllendirmezsiniz. Diğeri ise istediğiniz şeyi yapınca ödüllendirirsiniz, yapmayınca ödüllendirmezsiniz. Hangi fare size dinlemeye ve karşı çıkmamaya daha istekli olacaktır dersiniz?
Aynı şey
Neil Postman'nın zamanında televizyon bunların işi zaten yapıyor. Yapılan araştırmalara göre insan televizyon izlerken aklı uyku delta aşamasına benzeyen bir aşamada oluyormuş. Her gün aynı şeyleri izlerse uyku terapisi almış gibi söylenenleri kabul etmez mı dersiniz?
Sistem etrafımızda olup bitenlere haberdar olmamak için eğlence sunarak bizi oyalamaya çalışır. Böylece dünya küçük köye değil, tek insan dünyasına dönüşür. "Keyfim yerinde iken bana ne dışarda olanlardan?" der gibi oluruz.
Aldous Huxley'ye göre bunun en iyi çözümü siyaseti ve medyanın epistemolojisi anlamaktan geçer.
Neil Postman interneti görseydi: "Televizyon da neymiş?" derdi.