Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

336 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
11 günde okudu
Kısa Bir Yaşamdan Kısa Öyküler
Ordu yürüyüş kararı sayılacak sayyy! “Fischer! Sol iki üç dört ah bir şu açlık bu rezil açlık hep bu rezil sol iki üç dört sol iki sol iki sol iki…” Lütfen ayaklarımızı aynı anda yere vurmaya dikkat edelim. Komutan çök dediğinde çökelim, kalk deyince kalkalım. Komut verenin üzerinde üniforma var çünkü. İlk bakışta mantıksız görünse de aldırmayın buna, üniforma birçok şeyi haklı gösterir! Örneğin üniforma giymeyenlerin adam öldürmesi yasaktır. Elbise giydikten sonra başka. Bir çocuk ölmüş kardeşini fareler yemesin diye mezarında nöbet tutar mı? Geceleri de beklemesi gerekir mi bir talihsizin başında bir talihsizin! Yoksa fareler uyur mu geceleyin! Uyuyorsa iyi… 57 kişiden bir kişi sağ kalırsa o kişi kalmış olur mu? Ölüm bütün bir ölüm müdür? Yoksa bir parçası ölür mü insanın? 57 asker, 57 yaşam, 57 anne. Geride kalan teğmen Fischer sadece. Yaş 25. Ölememiş haliyle yürümeye devam eder, “Uzun Uzun Yollar Uzunluğunca” Birinci öyküde oldu ne olduysa. Karahindiba’yı okuyunca oldu. Bir mahkûmun onu gördüğünü gördüm. Sıradan insanların görmeden geçeceği küçük bir ayrıntı için bir mahkûmun hayatını ortaya koyabileceğini gördüm. Ne kadar görmüşüm, tekrar etmişim aynı kelimeleri. Borchert’i okuduktan sonra oldu. Karahindiba’yı okuduktan sonra. İşte o zaman gördüm. Edebi bir eserde ritim ve tekrar aynı şey değil. Ritim uzun zamandır peşinde olduğum bir konu ama bir cümle içinde veya yakınında tekrar eden kelimeler rahatsız eder çoğu zaman. Her zaman değil, çoğu zaman. Fakat Borchert ısrarla üzerine gidip üslup haline getirmiş bunu. Kekeler gibi aynı sözcükler tekrar tekrar karşıma gelirken o zaman gördüm. Ve bunu sevdim. Geceleyin, fare, devcileyin, toprak, tüfek, asker, teğmen, üniforma farklı öykülerde hep çıkar okurun karşısına. Hepsi aynı acıdan beslenir. Acıdan bol ne var dünyada, mesele anlatmakta. Bir üslup gerek bunun için. En derine inerken hafife almak onu. Hep ölüm, ölme, büsbütün ölememe, ölenlerle tek taraflı konuşma. Cephede geçen kısa bir yaşam ve kızlara özlem. Acıyı mizahla yoğurmak, çelişkiyi ve insanın acziyetini sermek gözler önüne. Yine göz dedim, Karahindiba’dan oldu bu! Acıyı nasıl anlatır yazar bize. Ölümü ve hayatın ne kadar ucuz olduğunu. İki adam ve üç bacaktan bahseder bize, unutmayalım diye sık sık hatırlatır. Bacağının biri yoktu demez doğrudan. Sayı saymayı bildiğimizi farz eder. Ölüler saymayı bilmez sadece. Kendisi denemiştir bunu, cevap gelmez ölüden. Başka bir öyküde bir vagonun üzerindeki yazıyı okuruz. “6 beygir ya da 40 adam.” Hepsi bu. Aslında vagonun taşıma kapasitesi bu kadar diyebilirsiniz. Demeyin. Yazar söyleyeceğini söylemiş ve çıkmıştır. Bu kadar kâfi! Vagon dolu, girmeyelim oraya. İçerde kaç kişi var sayamadım. Şimdi asıl önemli noktaya gelmek isterim. Yazar bütün bunları 24-26 yaş aralığında yazmış. Demek ki acı sadece insanı değil edebi yönü de çok hızlı olgunlaştırıyor. 26 yaştan sonrası toprak. Yazarın en sık kullandığı sembollerden biri. İnsanın az da yaşasa çok da yaşasa toprak olacağı. “Toprak aynıydı çünkü. Hep aynı toprak.” Borchert’in yaşam öyküsüne baktığımızda (ki bu kısa bir öyküdür. Kısa öykü kadar vurucu, yalın, çarpıcı…) 21 yaşında Rus cephesinde ağır yaralandığını, yazmış olduğu mektuplardan dolayı hakkında idam hükmü verilip gençliği göz önüne alınarak bağışlanıp tekrar cepheye gönderildiğini görüyoruz. Cephe, hapishane ve hastalıklarla geçen kısa bir yaşam. Kısa bir öykü gibi. Ama Fareler Uyurlar Geceleyin, üç başlık altında 54 kısa öykü ve eserin sonundaki manifestodan oluşmaktadır. Manifesto daha çok savaş karşıtlığı ve anlamsızlığı üzerine bir reddiye gibidir. “Çıkarın miğferleri başınızdan, çıkarın miğferleri başınızdan. Savaşı kaybettik,” der. Ben gidiyorum, benden sonra savaşmayın. Hepimiz aynı topraktan geldik, yine toprak olacağız. Solucanlar gezecek üzerimizde. Buna değmez, demek ister okurlarına. Bunu kendine has üslubuyla 54 öyküde anlatır. Hep kısadır öyküler, yaşamı gibi. Öykülerde semboller ve anlatım dili hep birbirine yakındı. Hangisinin daha çarpıcı olduğunu seçerken zorlandım. Tavsiye olması açısından en beğendiklerimi sıralamam gerekirse; Ama Fareler Uyurlar Geceleyin Kargalar Akşam Yuvalarına Uçar Dört Asker Ching Ling, Sinek Hanımefendi Pencerelerin Ardında Noel Karahindiba’yı söylemiyorum. Daha fazla tekrara düşmek istemem. Bu öykü kitabının hemen ardından yazarın Kapıların Dışında adlı tiyatro eserini de okudum. Bu eserde de Beckmann karakterinin yazarı ve onun yaşama, savaşa bakışını anlattığını söyleyebiliriz, tıpkı öykülerinde olduğu gibi. Orada da tekrarlar hep ön plandaydı. Tekrarın bir üslup haline dönüşü ve rahatsız etmemesi okurken. “Ben teğmen Fischer. Yaşım 25.” Adı Fischer da olsa, Beckmann da olsa her şeyi görmüştür artık. İsmet özel’in “Ben yaşarken oldu her şey,” dediği gibi. Kısa yaşam, kısa öykü. İncelemeyi uzatmanın manası yok. “Çünkü başka her şey savaş karşısında gevezeliktir sadece.”
Ama Fareler Uyurlar Geceleyin
Ama Fareler Uyurlar GeceleyinWolfgang Borchert · Yapı Kredi Yayınları · 2022504 okunma
··
8,8bin görüntüleme
Mustafa A. okurunun profil resmi
Ritim üzerinde uzun süredir kafa yorduğun belli Resul abi. İncelemenin güzel bir ritmi vardı. Yazdıkların hikaye tadında bir inceleme miydi, yoksa inceleme tadında bir hikaye miydi? karar veremedim. Belki hikayeye daha yakındı. Kitabı yakın zamanda okumayı düşünüyorum. Bakalım nasılmış acıyı mizahla yoğurmak. Ellerine sağlık.
Resul Bulama okurunun profil resmi
Dalgalar
Dalgalar
'dan sonra böyle oldu Mustafa hocam, bir daha da düzelmedi. Düzelmesin de zaten, Allah başka keder vermesin :)
Eylül Türk okurunun profil resmi
Yoğunluklar üstüste gelince salim kafayla bir kez daha okuyayım dedim Resul Hocam. Lirizmin şiirden ayrıldığı noktada devreye öykü giriyor sanırım. Öykü yazarı olmak kadar, öykü okumak da ciddi bir karar, çünkü psikoloji kitabı yahut felsefe kitabı neyin ne olduğunu anlatır tek boyutludur, öykü ise bizden daha fazlasını istiyor. Hızla hayatımıza giriyor ve çekmeceleri karıştırıp, en olmayacak şeyi bulup masanın üzerine bırakıyor. Kasırga etkisi :) Bunu tek cümle ile ya da tek kelime ile başardığını düşünen yazar, o ana dek yaşadığı ve de okuduğu herşeyi tek bir cümle ile okura bıraktığından habersizdir :)) Sonunda Gülnaz'la birlikte beni de hikaye okuru yapacaksınız 👌😅 Bu güzel inceleme için teşekkür ederim, bu taş en az üç kez seker :)
Resul Bulama okurunun profil resmi
Lirizmin şiirden ayrıldığı nokta... Belki de benim tekrarlara takıldığım, aradığım şiirsel ritim budur, inceleme bir bahane olabilir bundan bahsetmek için. Bilinmez. Bilinen şu ki, "Sonunda Gülnaz'la birlikte beni de hikaye okuru yapacaksınız," sözünüzü Ramazana girerken dua niyetine sayıyorum. Öykü okumak da ne güzel okumaktır. Gülnaz Hanım'ı takip edin bence. Katkınız için teşekkür ederim Eylül Hocam 👍
3 sonraki yanıtı göster
Bu yorum görüntülenemiyor
Emel Keleş okurunun profil resmi
Acıyı mizahla yoğurmak. Ne güzel söz. Kaleminize sağlık 🍀
Resul Bulama okurunun profil resmi
Borchert etkisi, teşekkür ederim.
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.