Gönderi

aklımdaki ateş içimi yakarken, elimdeki ateşi bedenim hissetmiyor!
Habbab, o kadar kendini Mus'ab'ın hidayeti meselesine kaptırmıştı ki o anda kızgın bir demiri eli ile tutmuş, o demirin elini yakma acısını bile hissetmemişti. Mus'ab, Habbab'ın elindeki o kizgin demiri görünce; şaşırmış; "Ey Habbab! Yanmıyor musun?" demişti. Habbab: aklımdaki ateş içimi yakarken, elimdeki ateşi bedenim hissetmiyor!" diye cevap vermişti. Mus'ab, daha da şaşırmıştı. birkaç gündür, onun da yüreği yanıyordu. Böylece bir sohbet ortamı oluşmuş, Habbab yeni öğrendiği İslam'ın hakikatlerine dair şeyleri ona anlatmaya başlamıştı. Habbab bir demirci mahareti ile o güne kadar eliyle dövdüğü demirleri bırakmış; sanki Mus'ab'ın yüreğini eline almış, şimdi Mus'ab'ın yüreğini Efendimiz'den (sas) öğrendiği ilahi kelamın mesajları ile dövmeye, yoğurmaya başlamıştı. neticesinde Mus'ab Müslüman olmaya karar vermis, sonra soluğu Daru'l-Erkam'da almış, huzur-u Nebi'de imanını ikrar etmişti.
Sayfa 222
·
122 görüntüleme
Hemze Botanî okurunun profil resmi
Bazen kapımıza gelen birinin yüreği, demir gibi katılaşmış olabilir. Bu adamın kalbi demirleşmiş deyip, kestirip atamazsın. Eğer sen lisanınla, o demiri döver, yüreğindeki aşk ateşinle de o demiri yakarsan, onun karşısında erimeyecek demir mi kalır? Unutmayalım ki Habbab bir esnaftı, bir tüccardır; demek ki talebe yetiştirmek için ille de bir mektepte muallim olmakta şart değildir. Alırken, satarken, verirken, yaparken ama ticaretinin hakkını yerine getirirken, sen de Mus'ablar kazanabilirsin. İşte bizim Habbab b. Eret ile Mus'ab b. Umeyr'in bu tablosundan anladığımız bunlardır.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.