Habbab, o kadar kendini Mus'ab'ın hidayeti meselesine kaptırmıştı ki o anda kızgın bir demiri eli ile tutmuş, o demirin elini yakma acısını bile hissetmemişti. Mus'ab, Habbab'ın elindeki o kizgin demiri görünce; şaşırmış;
"Ey Habbab! Yanmıyor musun?" demişti. Habbab: aklımdaki ateş içimi yakarken, elimdeki ateşi bedenim hissetmiyor!" diye cevap vermişti. Mus'ab, daha da şaşırmıştı. birkaç gündür, onun da yüreği yanıyordu. Böylece bir sohbet ortamı oluşmuş, Habbab yeni öğrendiği İslam'ın hakikatlerine dair şeyleri ona anlatmaya başlamıştı. Habbab bir demirci mahareti ile o güne kadar eliyle dövdüğü demirleri bırakmış; sanki Mus'ab'ın yüreğini eline almış, şimdi Mus'ab'ın yüreğini Efendimiz'den (sas) öğrendiği ilahi kelamın mesajları ile dövmeye, yoğurmaya başlamıştı. neticesinde Mus'ab Müslüman olmaya karar vermis, sonra soluğu Daru'l-Erkam'da almış, huzur-u Nebi'de imanını ikrar etmişti.