Almanca'ya oldukça hakim olduğu bilinen büyük yazar Thomas Mann'ın en ünlü eserlerinden birisi. Bazı açılardan beni hayal kırıklığına uğratsa da kitabın hala kıymetli olduğunu düşünüyorum.
Kendi ülkesinden uzak bir yerde ufak bir erkek çocuğuyla tanışan ana karakter zamanla bu çocuğa karşı bazı romantik ve erotik hisler geliştirmeye başlıyor. Oldukça bıçak sırtı bir meseleyi ele alan bu novellanın konusuna daha evvel de hakimdim. Bu nedenden ötürü kitabın çok rahatsız edici bir eser olabileceğine dair önyargım vardı. Ancak korktuğum başıma gelmedi. Yazarın oldukça ciddi anlatımı sayesinde bu kitap pornografik olmaktan çıkmış. Bir çocuğa karşı duyulan cinsel çekimin kendini bu kadar hissettirdiği bir eserde işi pornografiye vardırmamak bence oldukça makul bir karar. Benzer konuları işlediği için bu kitabı bir nebze de olsa 
Lolita 'ya benzettim. Lolita'daki duygusallık ve yer yer sululuk Venedik'te Ölüm'de kesinlikle yok. Konu o kadar ağır ve ciddi bir şekilde ele alınmış ki karakterler arası cinsel gerilime neredeyse hiç odaklanmıyorsunuz.
Kitap oldukça kısa bir kitap. Ancak buna rağmen yazarın lafı uzattığını düşünüyorum. Thomas Mann kendi döneminin en büyük entelektüellerinden birisi. Eserlerindeki kurguyu kesip kendi derdini anlatmayı da seven bir yazar. Venedikte Ölüm'de de bunu yapmış bazen. Yazar kitap içerisinde bazen o kadar ön plana çıkıyor ki eser gölgede kalmaya başlıyor. Bu kısacık hikayede beni en fazla rahatsız eden detay buydu.
·
392 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.