Gönderi

Şurası da unutulmamalıdır ki Buhara; bütün Eski ve Orta Çağlar boyunca, Orta-Doğu'nun Kudüs ve Mekke gibi en önemli dini merkezlerinden biri olmuştur. Dini şuurun geliştiği, bunun bir mücadele haline dönüştüğü şehirlerde, yeni bir dinin nüfuz etme ve tutunma şansı yok denecek kadar azdır. Mesela, İslam Dininin Mekke' deki çok zorlu ve çetin mücadelesi bunun en ilginç örneklerinden biridir. Bu bakımdan, İslam Dininin, Buhara'da yayılma şansı yok denecek kadar azdı. Zira, eski çağlar boyunca Zerdüştlük, Budizm, Müsevilik, Manihaizm, Hıristiyanlık gibi eski Ari ve Sami dinlerinin adeta ocağı' olmuş böyle bir şehirde İslam hidayet çerağının tutuşması pek kolay bir iş değildi. Yerli halk, zaten çok şuurlu bir tercih sonucu bu dinlerden birini kabul etmiş ve koyu bir taassuba varan bir şekilde de ona bağlanmıştı. Bu şartlar altında bir kimsenin tekrar yeni ve başka bir dini kabul etmesi ise, ilk anda en az onun çevresi tarafından dışlanması demekti ki, bunu şimdilik hiç bir kimsenin göze almasına imkan yoktu. Bu bakımdan bu büyük inkılab, halkın İslam Dinini kendi iradesiyle tercih etmesi ile değil, olsa olsa ancak yarı dini ve askeri bir ihtilalle gerçekleşebilirdi. Kuteybe işte Buhara'da bunu yapmış ve İslam Dinini, bölgede, en zor ve en son girebileceği bir şehre, en kuvvetli bir şekilde yerleştirmiştir. O, eski dinlerin üzerinden sanki bir tank gibi geçerek onların hepsini ezmiş ve böylece imkansızı adeta mümkün hale getirmiştir.
·
148 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.