Gönderi

Ödül: Birine Mükafat Kalanlara Ceza ya da Haksızlığın Alası
Kazanma ihtiyacı duymak, kaybetmekten nefret etmek Ödüllerin ve cezaların bol bulunduğu okul ortamında, öğrenciler kazanmanın ve iyi görünmenin ne kadar değerli olduğunu öğreniyorlar. Tabii aynı zamanda kaybetmekten ve kötü görünmekten kurtulmak için “kaçınma tepkileri" de öğreniyorlar. Öğretmenler takdir ederek, notlarını yükselterek, isimlerini not defterlerine kaydederek, özel ayrıcalıklar vererek, altın yıldızlar çizerek, gülümseyerek ve başlarını okşayarak öğrencileri günlük olarak idare ediyorlar. Hiç şüphe yok ki “iyi notlu” öğrenciler tüm güçleriyle, siyah kuşağı kazanarak ön plana çıkmaya ve kendi akranlarına üstün gelmeye odaklanıyorlar. Ancak burada asıl sorun şundan kaynaklanıyor: her çocuk kazanamaz! Ne yazık ki pek azı çok ön plana çıkabilir. O zaman hem entelektüel hem de fiziksel anlamda sınırlı becerileri olan öğrenciler ne olacak? Ya da sadece "vasat” becerileri olan öğrenciler ne yapacak? Çoğu okulda böyle öğrenciler dolaylı ya da dolaysız olarak kendilerinin yetersiz, beceriksiz, ortalamanın altında, kendisinden beklenenin çok azını başarabilen ve kaybedenler olarak sonsuza kadar hatıralara geçeceklerdir. Sık sık başarısızlığa uğramanın acısıyla veya başkaları ödül alırken gıpta etmekten başkasını yapamamanın hayal kırıklığı içinde hayata atılacaklardır. Bu genç insanlar düşük benlik saygısı edinecek ve davranış biçimleri umutsuzluk ile mağlubiyet duygularıyla inşa edilecek, nihayetinde de denemekten vazgeçeceklerdir. Ödüllerle dolu bir sınıf ortamı onları elde edebilenlere kıyasla, elde edemeyen öğrenciler için çok daha zararlıdır.
Sayfa 241
·
146 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.