Gönderi

565 syf.
·
Puan vermedi
·
20 günde okudu
Âlimin uykusu, cahilin ibadetinden yeğdir...
Böyle bir şaheserle karşılaşacağımı bilmiyordum; Karamazov Kardeşler, Savaş ve Barış, Vadideki Zambak, Dönüşüm ve benzerleri gibi "Yangın Esnasında İlk Önce Kurtarılacaklar Kulübü" üyelerinden olduğunu. Bir romanı bitirdikten sonra, onun yazıldığı anadili öğrenmek için yanıp tutuşuyorsam, o eser hakkında başka ne söylenebilir? Bir akarsu düşünün: Yüzeyinde, büyük bir âlimin gündelik hayat karşısındaki beceriksizliği; derinlerinde, acı bir toplum ve insanlık hicviyesi akıyor. Dolu dolu, gürül gürül. Suyun birikip baraj olduğu yerde ise, işte Elias Canetti'nin "Körleşme" romanı... Bilim-insanlarının halk kitlesinden kopuk olmasını sorun etmeyen, hatta bunu destekleyen ben, tanıtım yazılarında yazdığı üzere kitabın, aymaz bir aydının aymazlığından dolayı başına gelenleri anlattığını düşünmüyorum. Bilâkis, kitleye karışmak zorunda kalan bir aydına acımalıyız, demeye çalışan bir eseri okuduğumdan neredeyse eminim. Nitekim o kitle ki, belki dolandırıcıların taktiklerinden bihaber, ama daha nesiller sürecek bilim araştırmalarına çağ atlatan bir âlimin hayatını kolaylıkla cehenneme çevirebilirler. Bunu, onu kitaplarından ve araştırmalarından zorla kopararak yaparlar; kendi küçük, maddî çıkarlarına, eyyamcılıklarına, etkisi ömürleri ile sınırlı kalan hayatlarına ucundan kıyısından olsun bulaştırarak, yalnızlığa ve kitaplara düşkünlüğünü bir tür delilik alâmeti sayarak, evlendirerek, gönüllü bir "Körleşme"ye mahkûm ederek... Kitleyi küçümsemek, âlimler istisna, kimsenin haddi değil diğer taraftan. Romandaki yan-hikâyelerde gülerek, hüzünlenerek (Cüce), belki de ağlayarak göreceğimiz üzere, ne cevherler saklı aslında o kitlenin viranelerinde. Nihayet hepimiz büyük oranda tesadüflerin oyuncağıyız. Ama yadırgamak hakkımız hiç de yok değildir atasözlerimizin iddia ettiğinin aksine. "Âlimin uykusu cahilin ibadetinden yeğdir", "Cahilin okşamasındansa, bırak âlim seni dövsün" deyişlerinin hakkını burada vermenin de tam zamanı... Her toplum, zıt yönlere çeken atların ortasındaki iple bağlıdır aslında: Bir yanda seçkinciliğe doğru çekilmek, diğer yanda avamlaşmaya... "Körleşme", avamlaşmaya doğru eğimin artarak büyük âlim Peter Kien'i yuttuğu, tedirgin, travmatik, karanlık bir toplumdan bahsediyor. Bir savaş sonrası ve yeni bir savaş öncesi Viyana toplumundan... Görünüşte, hangi konuda olursa olsun aşırılığın zararlarını ve komikliğini anlatırmış gibi yaparken, aslında tuzaklar ve tatmin edilmemiş arzularla dolu bir hayatı işaret ettiğini fark ediyoruz. Bu tatminsizlik, insancıkları gerçek ile hayal arasındaki çizgide, kâh o yana kâh bu yana geçerek, yürümeye zorluyor. Okur tarafından sık sık atılmak istenen kahkahalar, hayat çizgisinin diğer yanını düşündükçe boğazdan yukarı çıkamadan kalıveriyor. Bazı kısımları okurken aklıma Oğuz Atay geldi. Atay'ın, "Tutunamayanlar" kitabını yazarken "Körleşme"den ilham aldığını düşünmeden edemedim. Ayrı ayrı karakterlerin hayatlarına yaklaşırken, gülünçlükler ince ince kendini belli ederken sezdim bunu. Ve sonra öğrendim ki, elleri öpülesi çevirmen Ahmet Cemal'e, onun hiç duymadığı bu kitabı esas dilinden tercüme etmesini şiddetle tavsiye eden O. Atay imiş. Kendisi daha önce "Körleşme"nin İngilizcesini okumuş ve hayran olmuş. Hayran olunmayacak gibi mi? Pekâlâ, kanunlar önünde herkes eşittir. Fakat yazısız toplum kanunlarından âlimler muaftır. Kitle ile ayrı düşmek ama aynı düşünmemek, onların erdemi ve ödülüdür. George Kien'in, ki her şeye rağmen kardeşine nazaran en sağlıklı âlim türü olduğunu düşünmeden edemeyiz, yüzlerce deliyi iyi ederken, "esas deliyi" sağlık konusunda bile "diğerlerinden" biri hâline getirememesi, biraz da bundan değil midir? Elias Canetti gibi Nazi kitleselliğine şahit olan, Osmanlı doğumlu Yahudi bir yazardan da başka şey beklenemezdi...
Körleşme
KörleşmeElias Canetti · Sel Yayıncılık · 20213,580 okunma
··
415 görüntüleme
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.