Gönderi

Şu andan itibaren ne söylersen söyle dinlemeyeceğim seni. Çocukluğumdan beri bıktım hepinizden. Tek bildiğiniz göz kontak kurdurmak, konuşmam için dilime yaptığınız işkenceleri hala hatırlıyorum. Kavram kartları diye, eşleştirme kartları diye onlarca seans boyunca canımı sıktınız. Askeri bir eğitim sistemi gibi emirler vererek konuştunuz. Köpek eğitimleri gibi geçti yıllarım. Bu sefer dinlemeyeceğim, sen sadece konuş. Elli dakikanız dolunca apar topar dışarı gönderdiğiniz zamanları hatırlıyorum. Kapıda bekleyen anneme babama yaptıklarınızı da unutmuyorum. Umut dolu gözlerle size bakan anneme, kalbini kırarcasına “işimiz zor, çok uzun süre birebir eğitim almalı, evde siz de bizim gibi davranın“ diyerek yıkmıştınız onu. Anneliğini yaşayamayan kadından uzman olmasını beklediniz. Bu sefer dinlemeyeceğim seni, sen dinleyeceksin beni. Şu an seninle göz kontağı kuracağım, ama ben konuşacağım: haftada 1 saat beni görerek tanıyamazsın. Kartlarla olacak iş değil bu. Ben sizin normal dediğiniz kurallara ait değilim. Senin bilgilerinden değil, üst aklın enerjisinden besleniyorum. Beslendiğim yerde göz kontağı değil, gönül kontağı kuruyoruz. Tüm bilgiler kendiliğinden geliyor, arka planda öğren diye dayatan bir komutan yok. Uyum ve sevgi kavramı yetiyor. Dayatılan değil, yaşanılan kavramlar da yüzüyorum. Sen ve senin gibileri her gördüğümde cezalandırılması gereken biri gibi hissediyorum. Daha çok acı veriyorsunuz bana. Renkli toplarımı elimden alıyorsunuz, siz kendinizi daha iyi hissedeceksiniz diye, yaşam enerjim gidiyor. Nesi yanlış geliyor? Sizin yediklerinizi yememem, izlediğiniz programları izlememem, oynadığınız oyunları oynamamam, okuduğunuz kitapları okumamam beni anormal mi yapıyor? Yıllarca anneme babama benim gibilerin sevme duyguları yok dediniz. Oysa ben sevginin ta kendisiyim, sevmelerimin teması yok, dile gelip haykıramıyorum, ağız kenarlarından mimik vermiyor sevgim, seni seviyorum diye mesajlar atmıyorum, mektuplar yazıp, duygularımla resimler çizemiyorum. Ama düşümde yaşıyorum, rüyalarımda dokunuyorum, hayallerimin mektuplarını okuyabilecek uzman yok buralarda, renkli toplarımdan şekiller yapıyorum sevgi temalı, ellerimle eşyalarına dokunuyorum sevdiklerimin. Bazen size anlamsız gelen hareketlerim var ya, kendi etrafında dönmem, ellerimi çıkmam ya da çıkardığım sesler; işte o anlarda sevdiklerimle dans ediyorum. Sizin dünyanıza göre bencilim, ama benim dünyamda ben sevginin kendisiyim. Üst aklımın adı sevgi benim. Sarhoş olduğunuzda, rüya gördüğünüzde, hayallere daldığımızda, bayıldığınızda ve en sonunda öldüğünüzde anlayacaksınız beni. Ben bilincin olmadığı her şeyin uyumlanabildiği, tanrının muhteşem enerjisine en yakın olanlardanım. Sizinle aramızdaki perdenin nedeni bu işte: perde yok benim dünyamda. Sadece sizden farklıyım, ne üstteyim ne de altta. Benim bazen üste koyan, bazen de alta alan sadece sizin zihniniz, sizin gerçekleriniz. Şimdi ablama iyi olduğunu söylemen yeterli, tam istediğin gibi gözlerimi senden ayırmadım. Sırf ablam mutlu olsun diye gösterdiğin kartlardan beklediklerini seçtim, önüme koyduğum tuhaf mekanizmayı dikkati iyi dersin diye ellerimle ve gözlerimle takip ettim. Bunları yapabilmek için birkaç renk topumu öldürdüm. Hadi bitirelim artık bu görüşmeyi sen saatini doldur ben de renkli dünyama döneyim.
·
141 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.