Gönderi

Şu bilinmelidir ki, insanın yaratılış ve oluşumuna dört çeşit unsur katılır ve dolayısıyla onda dört türlü nitelik toplanır. Bunlar vahşi nitelikler, hayvanî nitelikler, şeytanî nitelikler ve rabbanî niteliklerdir. Buna göre insan, öfke eğiliminin güdümüne girerse düşmanlık, kızgınlık, başkalarına saldırıp vurma, hakaret etme gibi vahşi canlılara özgü eylemler sergiler. Haz eğiliminin etkisine girerse midesine düşkünlük, hırs, cinsellik gibi hayvanlara özgü eylemlerde bulunur. Öte yandan “Ruh Rabbimin işlerindendir» mealindeki ayette işaret edildiği üzere, insanın özünde rabbânî bir cevher de vardır. Bu sebeple insan kendisi hakkında bir tür rubûbiyet' iddiasında da bulunur; hâkim olmayı ve ululuğu, her bakımdan kendini farklı ve üstün görmeyi, yöneticilikte tek ve ortaksız olmayı, başkasına boyun eğip kul olmaktan kurtulmayı sever. Bütün ilimlere sahip olmayı arzular. Bilgili olarak tanınmaktan sevinç duyar; cahil bilinmekten üzüntü duyar. Varlığın hakikat bilgilerini kuşatmak ve bütün yaratılmışlar üzerinde otorite kurup hâkim olmak rubûbiyet niteliklerindendir ve insanda bu yönde bir tutku vardır. İnsan öfke (gazap) ve haz (şehvet) eğilimi yönünden hayvanlarla ortak özellikte olmasına karşılık, zihinsel donanım (temyiz) bakımindan hayvanlardan farklı ve özel bir konumda olduğu için kendisinde şeytani bir zeka da oluşabilmekte; zekâsını türlü kötülükler icat etme yönünde kullanmak suretiyle zararlı bir varlık hâline de dönüşebilmektedir. Bütün bunlar ise şeytanlara özgü bir ahlakı ifade eder. İnsanin bilge varlığı yani akıl, belirtilen nitelikler üzerinde hâkimiyet kurarsa her şey dengesini bulur, beden ülkesinde adalet düzeni kurulur ve söz konusu dört nitelik doğru istikamette işlevini sürdürür. Buna karşılık akıl onları hükmü altına almaktan aciz kalırsa onlar aklı hâkimiyet altına alır, kendilerine hizmet ettirirler.
·
69 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.