Merhabalar! Kült bir eserle karşınızdayım. 1984 adlı eser, güncelliğini hiçbir zaman yitirmeyen bir başyapıttır. Yalnızca yarına değil, bugüne de ilişkin bir uyarı çığlığıdır. Ütopik ve distopik bir eserdir ama ütopik olduğu kadar da gerçekçi bir romandır. Bir ülke düşünün ki ülkenin "Sevgi Bakanlığı" adı verilen bir kurumu var ama aksini veriyor. "Gerçek Bakanlığı" denilen bir bakanlık var ama asıl gerçekler konuşulamıyor. İstedikleri neler mi? Geçmiş unutulsun, konuşurken sözcük sayısı azaltılsın, düşünülmesin, insanlar farklı şeyler üretmesin, sorgulamadan Büyük Birader ve parti sevilsin, aile kavramı ortadan kalksın, köle gibi çalışılsın, karşı gelinmesin, fiiller kısıtlansın... Bunları istiyorlar. Bu ülkede en büyük suç düşünce suçu... Onu işlersen tahmin bile edemediğin işkencelere maruz kalırsın. Kitabın yazıldığı dönemi ele alırsak ve günümüzü düşünürsek değişen pek bir şeyin olmadığını görüyor ve kitabın evrenselliğini bir kez daha anlıyoruz. Okudukça ufkunuz açılıyor, açıldıkça sorguluyorsunuz. Sorguladıkça sorguluyor, işin içinden çıkamıyorsunuz. Sonra gelsin baş ağrıları, kısır döngüler ve cevapsız sorular... Cahillik mutluluk mudur? Kitabın kahramanı Winston adında bir adamdır. Büyük Birader adı verilen bir parti lideri ile yönetilen ülkede yaşayan Winston, toplumun çoğunun yaptığı gibi Büyük Birader'i sevmez, aksine ondan nefret eder. Evlerinde bile Tele-Ekranlardan izlenen bu toplum, Büyük Birader'in sözlerinin, kurallarının dışına çıkamaz eğer çıkarsa buharlaştırılır. Sanki o insanlar hiç yokmuş, hiç olmamışcasına diğerlerinin de aklından silinir, çıkarılır. Ama Winston ne Büyük Birader'i sever ne de o toplumu. Amma bu yolda başına neler gelir ve bu süreç nasıldır, işte bunu anlamak için okumak lazım... Mutlaka ama mutlaka okumanız gereken bir kitap. Sevgiyle kalın.

1984George Orwell · Can Yayınları · 2023167,6bin okunma

·

265 görüntüleme

Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.

Gönderi

Fatma Naz